Atatürk`ün Sağlık Durumu Bilgileri


Atatürk`ün Sağlık Durumu Bilgileri: Gülhane Askeri Tıp Akadamesi(GATA) Ağız Diş Çene Hastalıkları Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Sinan Aydıntuğ, Atatürk`ün ağız ve diş sağlığını inceledi. Osmanlı Dental Haber adlı dergiye bir makale yazan Prof. Dr. Aydıntuğ, Atatürk`ün ağız diş sağlığına dair bilinmiyenr konuları gündeme getirdi. Aydıntuğ`un çalışmasına göre Atatürk`ün dişçiliğini de Musevi asıllı 2. Abdülhamit`in dişçisi olan Sami Günzberg yapmış.Atatürk`ün ağzında iki altın kaplama protezi varmış. Aydıntuğ`un, Osmanlı Dental Haber adlı dergide yayınlanacak olan çalışmasındaki öteki değerlendirmeleri özetle şöyle. Atatürk`ün ağız ve diş sağlığı konusunda bilgi edinebilmek için Sabiha Gökçen Hanımefendi`den randevu alarak evinde sohbetlerinden yararlandık.

Konuşmalarından Atatürk`ün manevi kızı olduğu 1925 yılında da Atatürk`ün protez taşıdığını Dr Sami Bey`in Beyoğlu`nda muayenehanesi olduğunu, kendilerinin de tedavi için oraya gittiklerini Dr Günzberg`in zaman zaman Saraya gittiğini, hatta buraya bir diş koltuğu koyulduğunu, Atatürk`ün ölçüsünün o zamanın şartlarında alçı ile alındığını ve bunun da Atatürk`te kusma refleksi doğurduğunu bu ölçülerin F

ransa`ya gönderildiğini ve Atatürk`ün ölümünden 1-2 ay önce ağzında kanamalar meydana geldiğini belirttiler.

İKİ ALTIN KAPLAMA PROTEZİ VARDI

Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul Hocamızda Atatürk`e ait iki adet protez bulunmaktadır. Gözü gibi sakladığı Atatürk`e ait protezler incelendiğinde her iki protezin de altın kaplamalı olduğu gözlenmektedir.

ATATÜRK, `ÇEK VE BENİ BU IZDIRAPTAN KURTAR`

1935 yılı yazında Atatürk`ün ağrıyan dişi için diş hekimi Ziya Cemal Büyükaksoy Dolmabahçe Sarayı`na çağrılır. Yaptığı muayenede alt çeneye oturtulan ağırca bir protez ve dişlerden birinin çürük olduğunu görür. Protezi yapan Sami Günzberg dişi muhafaza etmek istedikçe ağrı kesilmiyordu. Atatürk, Büyükaksoy`a kendisine ne yapmak lazım geldiğini sorunca O da susar ve boynunu büker. Atatürk durumu anlar `Çek öyle ise beni bir an evvel şu ıstıraptan kurtar` der. Ziya Cemal Büyükaksoy, ağrıyan dişi çeker ve yerini diker.

ATATÜRK SAĞLIKLI BİRİYDİ

Mustafa Kemal çocukluğunda sıtma haricinde, alışagelmiş çocukluk hastalıklarından başka önemli hastalık geçirmemiş. Genç yaşlarında ise idrar yolları enfeksiyonu geçirmiş ve bu sonları tekrarlayarak ileride sol böbreğinin enfeksiyona sebep olmuş. 1911-1912 Trablusgarb savaşında çok şiddetli bir göz enfeksiyonu geçirmiş, gözü şişmiş, kanlanmış ve kapanmış. Burada zorlukla ikna edilerek hastaneye tedaviye gönderilmiş. Anafartalar savaşının sonlarında, 1916 yılında, İngilizlerin yarımadayı boşaltmalarından bir ay evvel, Mustafa Kemal`in ateşi yükselmiş ve bir akciğer iltihabı ile yatağa düşmüştür. Bu nedenle planladığı Anafartalar zaferinin son günlerini görememiş. Çünkü Dr. İbrahim Tali Bey`in ve arkadaşlarının uyarı ve ısrarıyla görevi Fevzi Paşa`ya devrederek İstanbul`a dönmüştür.1918 yılı sonlarında Yıldırım orduları komutanı iken böbrek ağrıları başlamış ve hekimlerin önerileri ile Viyana ve Karlsbad kaplıcalarına tedaviye gitmiş.

ATATÜRK DE ATTAN DÜŞMÜŞ

Mustafa Kemal Paşa 1919 yılında İstanbul`da şu anda müze olan Şişli`deki evinde kaldığı aylar zarfında bir süre de kulağından rahatsızlanmış. Fakat bu hastalık 15 Mayıs`ta onun 3.Ordu Müfettişi olarak Samsun`a hareketini önleyememiş. Mustafa Kemal, Samsun`a ayak basar basmaz yeniden başlayan böbrek ağrılarını dindirmek için Havza`ya giderek 25 Mayıs-12 Haziran 1919 tarihleri arasında kaplıca kürü almış. Bu arada tekrar sıtmaya yakalanmış olan Atatürk`ün 2.İnönü Savaşı,`nda sonra, 1921 Nisan ayında sol yanağında büyük bir çıban çıkmış. Aynı yıl Ağustos ayında ise attan düşerek üç kaburgası kırılmış. 1923 senesinde de ufak tefek kalp rahatsızlıkları geçirmeye başlamış, bu rahatsızlıklar 1924`de iki kere tekrarlamış ve 1927`de infarktüs şeklinde ortaya çıkmış. Kuvvetli bünyesi sayesinde, uzun seneler sıhhati düzgün giden Atatürk 1936 Kasımı ortalarında bir gece geç vakit bahçeye çıkarak kendini üşütmüş ve ciğerlerinde kan toplanması ile oluşan ve yüksek ateşle seyreden bir hastalık daha geçirmiş.

1936 senesi sonlarında Atatürk`ün genel durumunda bir düşkünlük, bir halsizlik başlamışsa da henüz Ata`nın sağlığından ciddi bir şikayeti olmamış. Ancak 1937 başlarında görülen ve sık sık tekrarlayan burun kanamaları, karın ve bilhassa bacaklardaki kaşıntılar gibi belirtiler kısa zamanda sonun başlangıcı olarak ortaya ve böylece başlayan o amansız hastalık (karaciğer atrofik sirozu) ölüm nedeni olmuş. Atatürk`ün karaciğer rahatsızlığı teşhisi ilk defa Dr. Nihad Reşat Belger tarafından konulmuş (Ocak 1938). Atatürk`ü muayene ve tedavi eden birçok doktorun, Atatürk`de 1937 senesi başlarında görülen burun kanamaları ve kaşıntıların karaciğer hastalığına bağlı olduğunu düşünmemiş olmaları hala tartışma konusudur ? Atatürk`ün son hastalığının geç teşhis edilmiş olması, sağlığında biraz düzelme olduğu zaman; iradesine aşırı güveni yüzünden hemen ayağa kalkmak istemesi ve siyasi problemlerde görev başında olmak istemesi ve çalışkanlığı gibi faktörler Atatürk`ün hastalığını kısa zamanda geliştiren ve şiddetlendiren talihsiz sebeplerden olmuş.

DİŞ HEKİMİ MUSEVİ ASILLI

Gazi`nin dişlerinden rahatsız olduğu ve son senelerde ağzında bir total protez taşıdığını ve dişçisinin de II. Abdilhamit`in dişçisi olan Musevi asıllı bir pratisyen (Sami Günzberg) olduğunu belirten Aydıntuğ, Atatürk`ün ağız ve diş sağlığı konusunda bilgi edinebilmek için Sabiha Gökçen Hanımefendi`den randevu alarak sohbet etmiş.

DİŞ PROTEZİ ÖLÇÜSÜ ALÇIYLA ALINMIŞ

Dr. Günzberg in zaman zaman saraya gittiğini, hatta buraya bir diş koltuğu koyulduğunu, Atatürk`ün ölçüsünün o zamanın şartlarında alçı ile alındığını ve bunun da Atatürk`de kusma refleksi doğurduğunu, bu ölçülerin Fransa`ya gönderildiğini ve Atatürk`ün ölümünden önce 1-2 ay içinde ağzında da kanamalar meydana geldiğini belirten Aydıntuğ, Ayrıca Atatürk`ün genel vücut temizliği gibi ağız bakımına da çok dikkat ettiğini ve diş fırçasının bulunduğunu da makalesinde yazdı.

DİŞ AĞRISI YÜZÜNDEN KISA KONUŞTU

Büyük Millet Meclisi, Cumhuriyet`i ilan ettikten sonra ilk Reisicumhurluğa Atatürk`ü seçti. Kendisini Meclise davet ettiler. O gün bir nutuk verecekti. Fakat tarihi günde nutukların en kısasını verdi. Atatürk, bunun sebebini Afet İnan`a şu şekilde anlatmış: `Tarihi hadiselerin cereyanı arasında, bazen fizyolojik arızalar, mühim rol oynarlar.Tabiat ya mani olur yahut yardım eder. Cumhuriyet`i ilan etmek lazımdı. Hadiselerin seyri bunu icap ettiriyordu. Mecliste münakaşalar cereyan ederken, beni davet ettiler. O heyecanlı celsede söz söylemek benim aradığım işti. Uzun söz söyleyemedim. Cumhurreisi seçildiğim zaman Mecliste söylediğim nutuk da, en kısa beyanatlarımdan biridir. Neden? Çünkü dişlerimi yeni çektirmiştim. Yeni yapılan dişlerim tecrübe devresinde idi. Söz söylemeye başladığım vakit, ya ıslık gibi bir ses çıkıyor, yahut da ağzımdan düşüyordu. Bu sırada yapılacak hiçbir çare yoktu. Bu tabii hadise, siyasi hayatımın en mühim safhasına, böylece bir mani teşkil etti. Kimbilir, uzun söylemediğim belki de isabetli olmuştur`

DİŞ ETİ KESİLİNCE KANAMA BAŞLADI, DOKTOR DÜŞÜP BAYILDI

Dr.Asım Arar, Son Günlerinde Atatürk adlı kitabında ,Sami Bey ve Atatürk`ün diş etlerindeki kanama ile ilgili kısmı şu şekilde:` Bir gün Neşet Ömer hocamız da beraber oludğu halde Sarayın alt katında Mabeyn Dairesi kısmında oturmuş, şundan bundan bahsediyorduk. Birdenbire yıkarıdan koşa koşa gelen birisi Atatürk`ün ağzından kan gelmekte oludğunu haber verdi. Telaşla yukarıya çıktık. Evvela Neşet Ömer Bey hastanın yanına girdi ve meselenin mahiyetini anladı. Atatürk`ün diş etlerinde `Flagelle` denilen bazı uzantılar vardı.

Bunların kendisine rahatsızlık verdiğinden arasıra bahseder fakat baktırmak hususuna yanaşmazdı. Başka suretle koparılmasına da kan kaybı korkusuyla biz yanaşmazdık. Bir gün Atatük`ün hoşuna gittiğini söylediğim ziyaretçilerinden S. ismindeki bir dişçi gelir ve hastanın huzuruna kabul edilir. Atatürk, laf arasında diş etlerindeki uzantılardan bahseder. Diş tabibi olan ziyaretçi bu uzun etlerin ortadan kaldırılabileceğini söyleyerek bir makas ister ve makası evvela yakıp dezenfekte ettikten sonra uzantıları birer birer keser. Karaciğer kifayetsizliği sebebiyle Kan pıhtılaşmadığı için kesilen yerlerden şiddetli kan akmaya başlayınca zavallı adamcağız telaş eder ve kanı durdurmaya çalışırsa da muvaffak olamaz..Korku ve endişesinden düşer bayılır. Bize haber geldiği zaman vaziyet böyle idi. Hemen Dr. M. Kemal`i çağırdık. İcap eden tedavi yapılarak kan zorlukla durduruldu. Bu hadiseden sonra da ziyaretlerin yasak edilmesi işi son derece ciddiyetle tatbik edilmeye başlandı.`

ATATÜRK`ÜN AĞIZ SAĞLIĞI RAPORU KAYIP!

Prof. Dr. Aydıntuğ, Atatürk`ün ağız sağlığı raporunun Numune Hastanesi`nde olduğunu, birçok kere başvurmasına rağmen bu rapor Numune Hastanesinde bulunamadığını da belirtti. Sağlık Bakanlığı Keçiören Osmanlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi`nin Başhekim Yardımcısı Dr. Dt Serdar Sütçü`nün editörlüğünü yaptığı Osmanlı Dental Haber adlı dergisi üç ayda bir çıkıyor ve ilginç araştırmalar yayınlıyor.

Kaynak: HaberX http://www.haberx.com - 04-24-2006

- Okuma Sayısı: Bu yazı 17127 defa okunmuştur.