Türkiye Cumhuriyeti'nin Temel Nitelikleri


Türkiye Cumhuriyeti'nin Temel Nitelikleri: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, belli temel ilkeler üzerine kurulmuş ve bu ilkeler, anayasamızda açıkça belirtilmiştir. Yürürlükte olan anayasamızda: Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı Atatürk milliyetçiğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Yine Türkiye Cumhuriyeti millî ve üniter bir devlet olup bu ilkeler değiştirilemez.

Milli Egemenlik ve Ulus Egemenliği Alanında Cumhuriyetçilik

Atatürk, Millî Mücadele yıllarından itibaren, yaptığı bütün çalışmalarda gücünü milletten almış ve “Ben 1919 senesi Samsun’a çıktığım gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, Türk milletine güvenerek işe başladım…” demiştir. Atatürk “Millî Mücadele’yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır…” diyerek Millî Mücadele’yi halka mal etmiştir. Yeni Türk Devleti kurulunca millî egemenlik prensibini gerçekleştirmek için “Hâkim

iyet kayıtsız şartsız milletindir.”
ifadesini 1921 Anayasası’na yerleştirerek bu anlayışı hukuki anlamda güvence altına almıştır. Cumhuriyet’in İlanı’ndan sonra da bu anlayış, Türkiye’de demokrasinin gelişmesinde etkili olmuştur.

Demokratik Devlet ve Demokrasi Alanında Cumhuriyetçilik

Atatürk demokrasinin yerleşmesi için büyük çaba harcamış totaliter rejimlerin hızla çoğaldığı bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin insan haklarına saygılı, demokratik ülkeler arasında yerini almasında etkin rol oynamıştır. Atatürk demokrasinin yükselen bir değer olduğunu görmüş ve şöyle demiştir: “Bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükûmetlerin bu denizde boğulduğunu görmüştür...” Türk milleti de demokrasiyi kendi karakterine en uygun bir yönetim şekli olarak benimsemiş, Türkiye Cumhuriyeti bu temel niteliği anayasaların tümünde güvence altına alarak vatandaşına tanıdığı hak ve özgürlüklerle çağdaş devletlerarasında yerini almıştır. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli dayanaklarından birinin de Türk halkı olduğunu “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” sözleriyle ifade etmiştir.

Laik Devlet ve Laiklik Alanında Cumhuriyetçilik

Atatürk halkı oluşturan bütün unsurların etnik grup ve inanç ayrımı yapmaksızın Türk milletini oluşturduğunu belirterek Atatürk milliyetçiliğini de ortak payda kılmıştır. Bu düşünce anayasada değiştirilemez ilke olarak yerini almıştır ve her alanda akıl ve bilimin esas alınması benimsenmiştir. Bu nedenle laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden biridir. Çünkü laiklik ilkesine göre din ve devlet işleri bir birinden ayrılmış devletin akıl ve mantık ilkelerine göre yönetilmesi benimsenmiştir. Atatürk laikliğin amacı ve uygulanmasıyla ilgili olarak şunları ifade etmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din olgusu vicdani olduğundan, Cumhuriyet, dinî fikirleri devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı benimsemiştir…” Bununla beraber Atatürk dinin toplum hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu da “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur…” sözleriyle açıklamıştır. Laiklik devlet anlayışında kişinin din, vicdan ve düşünce hürriyeti kanunlarla güvence altına alınmıştır.

Sosyal Devlet ve Sosyal Alanda Cumhuriyetçilik

Sosyal devlet ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer bir temel niteliğidir. Sosyal devlet; vatandaşların sosyal alanda temel gereksinimlerini karşılayan, eşit şekilde kamu hizmetlerini götüren, vatandaşlarının hayatlarını güvence altına almayı amaçlayan devlet anlayışı ve uygulamasıdır. Eğitim, bayındırlık, sağlık, hizmet, sigorta, emeklilik, güvenlik vb. alanlarda hizmetleri sunan veya sunulmasını kanuni olarak yasal güvenceye alan devlet uygulamaları sosyal devlet olmanın esaslarıdır. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti de kuruluşundan itibaren sosyal devlet anlayışını ilke olarak kabul etmiş ve bu ilke anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeleri arasında yerini
almıştır. Atatürk bu konuda “…Demokrasinin, bu esas noktalarına göre, vatandaşın siyasi hürriyet ve çalışmasını sağlamak ve vatandaşın bilimsel, sosyal, sanat, ahlak gibi fikrî alanlarda gelişmesini sağlamak ve vatandaşın millî egemenliğe, usullere uygun olarak katılması hakkını ve bütün vatandaşların aynı siyasi haklara sahip olmalarını sağlamaktan ibaret olan noktalar, devletin vatandaşa karşı başlıca ödevlerinin sınırını gösteren işaretlerdir.” demiştir.

Hukuk Devleti ve Hukuk Alanında Cumhuriyetçilik

Hukuk devleti ilkesi gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, herkesin kanun önünde eşit olduğu prensibi esas alınmıştır. TBMM tarafından çıkarılan kanunların anayasaya uygunluğunu denetleme görevi Anayasa mahkemesine, yargılama da her türlü etkiden korunan bağımsız mahkemelere verilmiştir. Hukuk devleti ilkesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bütün icraatlar hukuka uygun gerçekleştirilirken vatandaşların can, mal ve namus güvenlikleri hukuk kuralları ile güvence altına alınmıştır. Atatürk devletin hukuk alanındaki görevleriyle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Tabiat olarak her insan, içinde yaşadığı cemiyette hayatın en mesut, en kolay, en tatlı taraflarının kendisine düşmesini ister ve en kuvvetli olan, kendisinden zayıf olanları hiçe sayar. Bunun neticesi huzur, sükûn, emniyet ve intizam içinde yaşamak imkânsızlaşır. İşte insanlar arasında kavga yerine birbirine yardım, karşılıklı hürmet, intizam koyan, herkese haklarını ve vazifelerini tanıtan, hukuk kuralları ve bunların kararlı bir şekilde tatbikidir. Bu iş, ancak devlet teşkilatının ve kuvvetin bulunması sayesinde mümkündür. Devlet, herkesin hakkını ve vazifesini tayin eder. Hiç kimse, tayin edilen hudut haricinde bir hak iddia edemez. Bunun gibi, kendisi de fazla hiçbir vazife ile yükümlü tutulamaz.”

Türkiye Cumhuriyeti çağımızın modern devlet anlayışına göre teşkilatlanmış, millî ve üniter devlettir. Anayasamızda devleti oluşturan insan unsuru Türk milleti olarak ifade edilmiştir. Türkçenin resmî dil olması hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi, merkezî idare, kültürel ve siyasal bütünlük millî devleti oluşturan unsurlardır. Bu unsurlar, ülkenin ve milletin bölünmezliğini, bütünlüğünü amaçlamaktadır.

Kaynak: Ortaöğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Devlet Kitapları, Birinci Baskı, 2011.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 24436 defa okunmuştur.


Adnan diyor ki:

Yazdığı kişi adı neydi