10 Kasım - Atatürk Oratoryosu - 1 (10 Kasım Oratoryoları)


10 Kasım - Atatürk Oratoryosu - 1 (10 Kasım Oratoryoları): I.

Ulu rüzgârlar esmedikçe
Yaşamak uyumak gibi;
Kişi ne zaman dinç
Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi.
En yakınlar zamanla fersahlarca uzak gibi;
Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz;
Daha da yakınsın, daha da sıcak
Bıraktığın toprak gibi. (B.Necatigil )

II.

Bugün, Cumhuriyetimizin kurucusu, eşsiz komutan, büyük devlet adamı, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ‘ün ebediyete intikalinin XXXX. yıldönümündeyiz. Her zaman olduğu gibi O’ nu saygı ve minnetle anıyoruz. Aziz Atam! Düşünce ve İlkelerinin ülkemiz ve milletimiz için sonsuza dek “Tek çözüm olduğunu biliyoruz. Ve inanıyoruz ki dünümüzü olduğu gibi, bugünümüzü de sana borçluyuz. Yarınımızı da sen de bulacağız.

III.

Öldü sanmayın beni
Biliyorum, gelemem o yerlere bir daha
Mustafa Kemal olarak.
10 Kasımlar bensiz geçecek hep.
Fakat bilin ki,
Kalbinizdeyim sıcak duygularınızla.
Elinizdeyim verimli işler içinde,
Başınızdayım verimli düşünceler boyunca.
Türk milletinin gönlünde ve tüm dünyanın bağrında büyük izler bırakan Atamızı anlamak O ‘nun ilkelerini ve fikirlerini benimsemekle mümkündür.

IV.

Bir d

ağ taşıyorum omuzlarımda,
Mahşere dek götüreceğim koşaraktan,
Adı şanlı, yiğit paşam, genç paşam,
Sana ağıt değil destanlar yaraşır.
Ilık rüzgârlar esiyordu
Selanik ovalarında;
Çiçekler sabaha doğru...
Dağ başka, sokaklar başkaydı;
Gün doğumundan önce.
O gece en güzel yıldızlar kaydı,
Nereden geliyordu bu aydınlık?
Neydi insanları birden mutlu kılan?
Bir yeni mevsimdi sanki
Selanik bahçelerinde yayılan
Aylardan Mayıs’tı;
Yıllardan 1881
Selanik’te Ahmet Subaşı Mahhallesi’nde,
Zübeyde Ana ile, AliRıza Baba
Mutlulukların en yücesinde ... (Adnan Ardağı)

1893 Mustafa Selanik Askeri Rüştüyesinde...
Mustafa adı MUSTAFA KEMAL oldu!

KORO

Ardından Manastır Askeri İdadisi
1899 İstanbul Harp okulunda MUSTAFA KEMAL
1902 Harp Akademisi ve 1905’te Kurmay Yüzbaşı olarak orduya katıldı.
İşte bir dev gibi aramızdasın işte!
Bu, gündüz gözlerin öylesine açık
Bu, gündüz gözlerin öylesine görür.
Sen demokrasi, sen özgürlük,
Böyle tanıdık, böyle gördük.
Halk bitkin, halk ümitsiz, bir bela var başımızda
MONDOROS!

30 Ekim 1918...
Ülke yıkılmış, parçalanmış
Bir ses vardı, yücelerden seslenen,
Bir ses vardı, Mondoros’a karşı gelen!
“ GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER”

Büyümüş O,
Yücelmiş, yücelmiş çağında
Kafamda bilim olmuş, düşünce olmuş,
Sevgi olmuş yüreğimde...
Türk verir miydi, bağımsızlığını, vatanını
Türk kan verdi!
Türk can verdi!
Yol çizmiş bana, Ülke olmuş
Özgürlük olmuş, erdem olmuş
Ve yaşamak olmuş baştan başa.
Büyümüş O,
Yücelmiş, yücelmiş çağında (G. Demiray)

Yaylılar gelip geçiyordu güneyden
Örtük kara perdeler, sallanıyordu...
Utanıyordu.... Anadolu’dan gelip geçen...
Milletin yüreği kan ağlıyordu
Analar haber soruyordu güneyden
Tarlalar kadar, ırmaklar kadar durgun Analar
Örtük kara perdeler... sallanıyordu
Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen
Gökte bir bulut geziyordu;
Bir yanı kırmızıydı, bir yanı beyaz;
Batı’ya yönelmişti
Belli Doğu’dan gelmiş!
Gökte gezen bulut, gözümle gördüm;
Tıpkı Musatafa Kemal!e benziyordu! (M. Sunullah ARISOY)

Umutsuz değilim, umut doluyum.
Gücümüz sarsılmaz bir çelik sanki
Dağ gibi, deniz gibi
Çığ gibi gittikçe büyüyen.
Hey çelik göğüslü, kaya omuzlu
Düşman binlerle, engel yüzbin
Doruklar yüce, tepeler şahin,
Okla, kılıçla kesildi önün...
Yine O’nun buyruğu ileri...
Yüreği, soluğu, ileri...
Ordular, atılın ileri,
Kartallar sınırdan sınıra uçun...
Yiğitler koşun ileri... (S. BATU)

Baktım ki bütün gökyüzü baştanbaşa tenha,
Bir kapkara matem sarıyor memleketi.
Dağ başını duman almış kardeşim;
Ansızın bir kara yel esti meğer penceren,
Karıştı tarihin sayfaları....
Toz duman içinde Anafartalar (B.Sıtkı ERDOĞAN )

Samsun, Erzurum, Sivas,
Baş döndürücü bir hız geçiyor memleketi,
Nefesler tıkanıyor, adımlar şaşıyordu...
Büyüdü ellerim ayaklarım, kafam!
Sakarya kan akıyor boydan boya,
Mehmetçik artık ayağa kalktı.
Mavi bir alev geçiyor gözlerinden.
Savaşın kuvvet değil, halktı. (Mesut TARCAN )

Sakarya boylarında bir yanık türkü
Akdeniz ‘ i gösteriyor Mustafa’m!
Kağnılar mermi değil, iman taşıyordu...
“Dağ başını duman almış” kardeşim. (B.Sıtkı ERDOĞAN )

Elele çıktık yola seninle
Sen eyittin, biz eyittik seninle
Ateşe, ölüme gittik seninle
Ya varız, ya yoğuz seninle.
Yüzünle ağaran dağlarım
Sana geçit olsun
Seninle fışkıran kaynaklarım
Sana içit olsun.
Yolun doğrulmuş Samsun’a
Vatan doğrulmuş,
Yelin çevrilmiş Sivas’a
Vatan çevrilmiş
Gülün savrulmuş Afyon’a
Vatan savrulmuş
ELİN “Ordular !”deyince
Vatan devrilmiş düşmana
Dalın çiçeklenivermiş utku utku
Al al doluvermişin
Cumhuriyetinle vatana. (İ.Zeki Burdurlu)

“Uygar bir millet “diyor Atatürk
Uygar bir Türk milleti
Bu yoldan dönülür mü geriye
Köyleriyle kentleriyle ülkümüz
Atatürk ‘ün istediği Türkiye. (Talip Apaydın)

Bizler genciz, yeniyiz daha,
Seni görmeden yetiştik, büyüdük.
Tarlaları ırmakları suladı ,
Bizi de sevgin büyüttü Atatürk.

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, İlelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok na-musait bir mahiyette tezahür edebilir, İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

GENÇLİĞİN ATA’YA CEVABI

Ey Büyük Atam! Türk gençliği olarak Bağımsızlığın, Egemenliğin, Cumhuriyet ve inkılâpların bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk İlkelerinden ayrılmayacağımıza, zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.

Sen Mustafa Kemal’sin
Sen Mustafa Kemal ‘sin
Söyler türkünü aydınlıklar
Söyler Asya, Afrika
Engin bozkırların yoksul çocuğu
Defne dallarında barış
Söyler türkünü.
Sen Mustafa Kemal’sin
Bir devrim ağacı
Yeşillerle mevsim mevsim
Bir kuşak us dolu yarınlarda
Elif elif yüreklerde çiçek
Bir yolsun evrensel sonsuzlukta.
Sen Mustafa Kemal ‘sin
Şafak göklerinde açan güneş
Yağmur yağmur bereket
Dağlarda, ovalarda, ses, mutluluk
Salkım söğütlerde yurt kokusu
Toprağın şahdamarısın.
Sen Mustafa Kemal’sin
Açmış bahçende uygarlık çimenleri
Newton, Galile ışımış gecelerinde
Sen ey Anadolu insanı
Öpmüş alnından baştan başa Avrupa
Sen... sen
Sen Mustafa Kemal ‘sin. (M. Güner DEMİRAY )

Mustafa Kemal Seslense
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size
Ben Mustafa Kemal ‘im hey...
Ben Mustafa Kemal‘im.
Büyük büyük denizlerim vardır benim
Özgürlüğü içmiş dalgalarım
Özgürlükte kabarmış dalgalarım vardır benim
Ben Mustafa Kemal’im
Karanlığı deler gözlerim.
Dalgalara binip gelmiş kahraman
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız
Hani bir güneş doğmuştu ya Samsun’dan
İşte benim... Ben...
Mustafa Kemal.
Kara gözlü kızları yurdumun
Dağları taşları denizleri
Sen hey Mehmet
Aslan yeleli ışığı sınırlarımın
Tutun ellerinden birbirinizin
Sevginizi boşaltın üzerime
Sevgilerinizle beni yıkayın.
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim
Sevdiğim bir tanem Türkiyelim
Sen var oldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal ‘im. (Vural Vahit SUİÇMEZ)

Bildik, anladık ATAM,
Bildik, anladık 10 Kasım 2001’e senden uzaklaşmanın milletimize ne gibi felaketler getireceğini anlamış olarak geldik.
Aydınlığa, çağdaşlığa, laikliğe giden yol düşünce ve ilkelerinden geçer biliyoruz ATAM.
Öyle bir meşale yaktın ki bize ey Atatürk
Senin evladın olarak artık izinden dönmez, Ölümüm başka ateş yaktı gönüllere; fakat
Güneşin nuru söner de, o ateşler sönmez (Hüseyin RIFAT)

- Okuma Sayısı: Bu yazı 28431 defa okunmuştur.