GAZİ'MİZE - Yusuf Ziya ORTAÇ


GAZİ'MİZE - Yusuf Ziya ORTAÇ: Gel, seni genç ihtiyar ellerinde taşısın:
Sevinçten ağlıyoruz gözümüzün yaşısın!
Kara günlerimizde bize can yoldaşısın,
Sen dünyalar durdukça bu milletin başısın!

Yeniden ÅŸan ver bize! Yeniden can ver bize,
Sensin Reisicumhur, bu ÅŸeref yeter bize!
Görün ey nur bakışlım, yüzünü göster bize,
Gel, seni genç ihtiyar ellerinde taşısın!

Sen sağken gönlümüzün ufku değil bulutlu,
Sana da kutlu olsun bu gün bize de kutlu!
Halka böyle saadet, böyle talih ne mutlu!
Sevinçten ağlıyoruz gözümüzün yaşısın.

Yüzümüzü ağartan sensin dünyada asıl,
Dudaklarda geziyor menkıben fasıl fasıl,
Millet seni göğsünden nasıl bırakır nasıl:
Kara günlerimizde bize can yoldaşısın!

Gönlümüz gamlı değil kalbimiz küskün değil,
Bu düğün yer yüzünde görülmüş düğün değil.
Ey yüceler yücesi! Dün değil, bugün değil,
Sen dünyalar durdukça bu milletin başısın.

Bir yanda: Bir büyük, ıssız harabe
Bir kanlı tabutta yere gömülü;
Yüzlerce yıkılmış mukaddes kubbe
Bir siyah kefenle, külle örtülü.

Burda: Yüz memleket, bir vatan yanık;
Dolaşan gölgeler harabe kızı;
Bin siyah kovuktan damlayan ışÄ

±k
Kanayan yaralar gibi kırmızı.

Bir parça ötede, öbür yanda da:
Sofralar kurulmuş büyük salonlar!
Hepsinde naralar, zil sesleri var!...

Burda da her çatı Allahsızların
Tüyleri ürperten bir günah yeri;
Gözyaşlı âşıklar mazlum kızların
Elleri bağlanmış seyircileri.

Bunların önünde: padişah hain;
Kuranâ münafık, vükela alçak;
Hepsi de bir gece zevk etmek için
Vatanı bir avuç pula satacak.

Hepsi de bir devlet gurup ederken
Bir mehtap seyrine çıkmışlar gibi;
Bir millet ölüme doğru giderken
Birinin ürperme duymuyor kalbi!...

Gördük ki: "Teb"lere kazılan mezar
Bu bedbaht yurdu da çekip alacak;
Bunlardan kalan bir hatıra kadar
Bunun da bir acı yâdı kalacak.

Bu, senin ruhunda şimşekler çakan
Bulutlar gibi bir isyan yarattı;
Gözünden bir mavi alevle akan
Yaşları kıvılcım gibi parlattı.

Kalbinde, bir ölüm gömleği giyen
Vatanı kurtarmak aşkını buldun;
Adını çağıran, "Gel kurtar!" diyen
Mustarip ruhların müncisi oldun?
Millete haykırdın, dedin:
(Neredesin?
Kimlerin elinde bak senin yurdun?
Hani o dünyaya haykıran sesin?
Niçin ses, soluk yok? Ölümlü oldu?

Ecdadın mezardan dirilse bugün
Hicapla alnını taşıyan Türk'ün
Kahraman milleti bu mu?"diyecek?

Hayır, ey milletim! Bu zelil hayat,
Bu zincir, bu zulüm Türk için değil;
Bu alın yazısı,bu mukadderât,
Bu isyan, bu ölüm Türk için değil.

Bu sözü bana bir peygamber dese
Ben onu recm için taşa tutardım;
O benden bir esir kalbi istese
Bu kalbi göğsümden söküp atarım.

Ben bunu kimsen duymak istemem,
Anamdan dinlesem:"Yalancı!" derim;
Esrarlı göklerde yazılı görsem ,
Allah'tan işitsem inkâr ederim.

Zira sen kösteksiz arslanlar gibi
Yurdunda hür gezmek için doğasın;
Dünyayı dolaşan bir rüzgar gibi
Asırlar harbini yapan ırktansın

Bak, senin geçtiğin. Fatihler yolu!
Üç kıta üstünde ayak izin var;
Beşerin tarihini ününle dolu;
Kırk asrın dilinde senin sesin var.

Ben seni mehib daÄŸlara sordum;
Adını duyunca hep titrediler,
Yüzlerce gün görmüş diyara sordum:
"O buradan zaferle geçti!" dediler.

İhtiyar tarihten öğrendim ki ben,
Bu kuvvet önünde diz çökmemişsin,
Yarandan akacak kan yerine sen
Gözünden zilletle yaş dökmemişsin.

Düşün ki, şu dönen arza: "Dur! "diyen,
Mülkünde güneşler batmayan kimdi?
Dünyayı bir vatan yapmak isteyen,
Devrâna hükmeden kahraman kimdi?

Kimdi ki Fırat'ın dalgalarından,
Su içen atını Tuna'ya sürdü?
Sesini Viyana sahralarından,
Nil'lerin önüne kadar götürdü?

Kimdi ki kırılmış silahlarıyla
Cihan gir ırklara:"Aman!" dedirtti?
Olemp'i, Forum'u ilahlarıyla,
Yüzlerce tâkıyla dize getirdi?

Kimdi ki ün almış yirmi fatihin
Tahtları üstüne devletler kurdu?
Bir yeni devir açan yeni tarihin
Kapısı önünde şerefle durdu?

Bir zaman yüzlerce milyon insana
Efendi olan ırk sen değil miydin?
Binlerce seneler bütün cihana
Şöhreti dolan ırk sen değil miydin?

Bir zaman yine sen deÄŸil miydin ki
Şu arzın en âdil bir ırkı oldun?
Fazilet aşkını kılıçlardaki
Alevden daha çok kuvvetli buldun?

Tarihinin yolundan al sancağını
Dünyaya meşale gibi gösterdin!
Şefkatle ördüğün gönül bağını
Esire bir zincir yerine verdin!

Kapında ağlayan mazlumlar için
Hakları bir ekmek gibi dağıttın!
Adalet isteyen her diyar için
Kanını göl suyu gibi akıttın !

Zamanın o mağrur Şarlken'ine
Fransa için bir zünnâr kuşattın!
İsmine sığınan Cermen kavmine
Halâskâr olan bir eli uzattın!

Adını çağıran Hindistan'lara
Ummanlar üstünden: "Burdayım!" dedin!
Gırnata önünden haykıranlara
Kanatlı kuş olup uçmak istedin !...

Madem ki böyledir, neden bugün sen
Tarihsiz bir millet gibi kansızsın?
Her gelen fatihi gamsız seyreden
Bir eski piramit gibi cansızsın?

Lâyık mı bu kılıç, mızrak kullanan
Bilekler zincire bağlı görülsün?
Giydiği gömleği demir zırh olan
Bir yiğit ırk için kefen örülürsün?...

Kim der ki dünyayı sulayan kanın
Bilekler zincire bağlı görülsün?
Giydiği gömleği demir zırh olan
Bir yiğit ırk için kefen örülsün?...

Kim der ki dünyayı sulayan kanın
Yine o eski Türk kanı değildir?
Yüzlerce çenekler taşıyan alnın
Bir esir kafası gibi eğilir?

Gerek ki uykudan artık kalk, uyan!
Kanından bir kılıç gibi çık, sıyrıl!
Kefeni bir bayrak gibi aç, kullan!
Zinciri silah yap, ortaya atıl!

Şu mücrim dünyanın önüne dikil!
Kırpılmaz gözlerle korku, dehşet ver!
Kalbinden merhamet denen aczi sil!
Dünyaya Asyalı çehreni göster

Bugün de hak için , hürriyet için
Bu asrın bir yeni Hun askeri ol!
Beklenen ilahi adalet için
Irkının bir yeni askeri ol!

Bir yeni Atilla türküsü çağır!
Bugünkü Sezar'lar için harp iste!
"Roma'yı yak!" diyen sesle haykır!
"Esiri kurtaran barbar benim!" de!

Üstünde Allahsız insanlar gezen
Şu arzı zâlimin kanıyla yıka!
Başında ihtiras havası esen
Harisin ağzına kül, çamur tıka!

Onları dünyadan yok et, kaldır ki
Elleri ateşle, kanla kırmızı!
Hepsi de o eski zamanlardaki
Hürriyet katili, vatan hırsızı.

Hepsi de gururun zafer atına
O beyaz başları çiğnettirenler!
Tama'ın o katil istibdadına
Hür olan insanı râm ettirenler!...)

Senin bu gökleri dolduran sayhan
Kartallar haykıran sırtları aştı;
Kafkaslar üstünde buzları kıran
Kasırga rüzgarı gibi dolaştı.

O zincir sesleri gelen yerlerden
Ä°lahi sesine toplanan ordu:
"Ya ölüm, Yahut hak!" diye and içen
Bir iki hürriyet askeri oldu.

Akını önünde mağrur Avrupa
Sar'alar içinde geri çekildi;
Korkudan çehresi solan bir dünya
Gök yere yıkılmış gibi ezildi.

Mazlumun gözünün yaşları kadar
Zâlimin kanları sel olup aktı;
Bu hırsı, gururu sürüyen kanlar
Dünyaya bir tufan izi bıraktı!...

İnönü, Sakarya ve Dumlupınar...
Bunlarla maÄŸrur ol, sen ey zafer!...
Ölümün yonttuğu bu yalçın taşlar
Tarihe dikilmiş tunç âbideler!.

Şu Metristepe'den yükselen kubbe
Åžerefin, namusun bir siperdir;
Åžu Duatepe'si, ÅŸu Kocatepe
Bir büyük türbenin bekçileridir:

Bu aziz toprakta yurt için ölen ,
Hürriyet yolunda can verenler var.

Ben seni burada bir dağın üstünden
Güneşin doğduğu bir yerden gördüm;
Sevinçle ağlayan halkın önünden
İzmir'e Bursa'ya girerken gördüm.

Sen buradan yoluna bakan yerlere
Saçları dalgalı atını sürdün;
Kızları ağlayan kırk esir şehre
Hürriyet götürdün, necat götürdün!..

Sana da binlerce altın meşale
Göklerin kehkeşan yolunu açtık;
Geçtiğin yerlere kurbanlar lâle;
Gözü yaşlı bakireler inciler saçtı.

Bak, senin ırkına sunduğun zafer
Yaşlıyı genç etmiş, çirkini güzel;
Bak, burada görünen bütün çehreler
Şerefle yükselmiş birer tunç heykel.


Bak, burada alınlar yukarı kalkık,
Ormanda ağaçlar kadar sayısız;
Çarptığı duyulan bağırlar açık;
Bir türkü söylüyor: Burada her ağız.

Bu, zincir altında kurtulan halkın
Hürriyet aşkıyla haykırmasıdır;
Önünde, kuvveti râm eden halkın
Harisi titreten bir sayhasıdır!...

Bu sesin geldiği yere göklerden,
Güneşin yolundan kartallar iner;
Bu sesi en ıssız en uzak yerden
Saçları dalgalı arslanlar dinler.


Fâniler içinde mesudum ki ben
Ölmeden bu sesten bir ilham aldım;
Elimi; dilimi kurtlar yemeden
Ben onu sazımda söyleyip çaldım .

Binlerce ÅŸan sana, ÅŸerefler sana,
En büyük Münci ki hırsı devirdin;
Esirler gömleği giyen vatana
Bir atlas bayrağı hilat giydirdin.

Irkının diktiği asırlık çınar
Bir iki rüyanın ağacı oldu;
Gölgesi altında kemerli kızlar,
Üç telli saz çalan âşıklar doldu.

Uçurum önünde koca dünyayı
Avuçla tutarak kurtaran sensin;
Mirası bölünen şu Türkiye'yi
Tabuttan çıkaran kahraman sensin.

Peygamber Muhammed gibi senin de
Kalbinde halk için bir acı vardı;
Dünyaya yıldırım atan elinde
Allah'ın intikam kılıcı vardı.

Bu âdil silâhı İskender, Sezar
Hiçbir gün bir yerde kullanamadı;
Bu vahşi kurtların mezara kadar
Asrın da en büyük bir insanısın.

Şu arzın o aziz evladısın ki
Sesinde dünyanın dâvâları var;
Her esir toprağın üzerindeki
Mazlumlar seninle bir gurur duyar.

Bak, senin açtığın alevden bayrak
Yaşayan dünyanın bir meş'alidir;
Dört ufku kızartan bu yeni şafak
Erguvan renklerin en güzelidir.

Bunun her damlası bir fenerdir ki
Kırmızı ziyâsı bütün beşerin;
Dikenli yollarda bir Ãœlker'dir ki
Kanayan ayakla yürüyenlerin.

Bu doğan yıldızı menfâlarından
Paryalar, fellâhlar selâmlıyorlar;
İrlanda, Zengibar adalarından
Beyazlar, siyahlar selâmlıyorlar!...

YUSUF ZİYA ORTAÇ
(Mustafa Kemal, Ä°stanbul 1928, s.1-14.)
(Bu şiirin ilk şekli için bk. Hakimiyet-i Milliye, nr. 755,5 Mart 1923.)

- Okuma Sayısı: Bu yazı 13219 defa okunmuştur.


Ä°lteriÅŸ diyor ki:

Bu, Mehmed Emin Yurdakul'un "Zafer" adlı şiiri değil mi?