Atatürk Devrimlerinde Aklın ve Bilimin Yeri ve Önemi


Atatürk Devrimlerinde Aklın ve Bilimin Yeri ve Önemi: Cumhuriyetin ilanıyla birlikte hayata geçirilen, inkılâp veya devrim olarak adlandırılan köklü reform hareketlerinin son yüz yıllarda Osmanlı devletini geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak onun yerine Türk toplumunu çağın gereklerine göre yaşamasına imkân ve olanak tanıyacak bir yapıyı ortaya koyduğunu dile getiren Mustafa Kemal Atatürk, Bilhassa siyasal ve toplumsal alanda meydana getirilen bu köklü değişim hareketinin banisinin Türk ulusu olduğunu söylemiştir.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı bir amaç olarak ortaya koyan Büyük Önder, devrimlerin hızla devam ettiği dönemde, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline eriştirmektir. Devrimlerimizin temel kuralı budur” sözleriyle yapılan devrimlerin amacının Türk halkının çağdaş uygar medeni milletlerle aynı düzeye çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmasını sağlamak ve böylelikle halkın gelecekteki huzur ve güvenini sağlamak olduğunu ifade etmiştir. Kuşkusuz ki bunu sağlamak da asrın gereği olan bilim ve fenne gerekli değeri vermekle olacaktır.

Atatürk görülmemiş olağa

n üstü bir gayret ile çalışarak, Türk milletinin ileri medeniyetler seviyesine bir an evvel çıkmasını herkesten daha çok arzulamış eşsiz bir liderdir. O, devrimlerin başarıya ulaşması için ekonomik kalkınmanın sağlanmasının yanında Batının ilim ve fennini yakından takip eden halk merkezli bir hareket tarzının önemini fark etmiş, kurmuş olduğu partinin adını bu nedenle “Halk Partisi” koyarak ilim ve fennin ışığında çağdaş uygarlığa giden bu yolda gücün bizzat halkın kendisinden alınması gerektiğine de işaret etmiştir.

Halkçılık kavramını vazgeçilemez bir unsur olarak gören Atatürk, bunun yanında laik olan ve her açıdan çağdaşlığı amaç edinmiş bir toplumun varlığını hayal etmiş laik, halkçı ve demokrak ve de ulus egemenliğine dayanan özgürlükçü bir anlayış içinde tüm dogmalardan uzak bir konumda yapmış olduğu bütün devrimlerin özünü de akıl ve bilimin ışığına dayandırmanın mücadelesini vermiştir. Bundan dolayıdır ki: onun gerçekleştirdiği devrimlerin özünde ve temelinde hiçbir hurafe ve gericiliğe yer ve zemin yoktur. Hatta bu konu ile ilgili olarak meydana getirdikleri devrimlerin altyapısının neye dayandığını açıklarken “Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demiştir.

Sonuç olarak: Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlık ve bilimsellik ilkesinden ayrılmadan teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek kaydıyla, laik ve halk egemenliğine dayalı özgürlükçü bir yapı içinde ilerleyebileceğin söylemiş, varlığını ilelebet devam ettirmesinin bu şarta bağlı olduğunu anlatmaya çalışmış bu nedenle de yaptığı devrimlerin özünü her şeyden evvel akla ve bilime dayandırmıştır.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 15712 defa okunmuştur.


Emel diyor ki:

Çok uzun ama güzel