Atatürk'ün Müzik ile İlgili - Hakkındaki Görüşleri – Düşünceleri


Atatürk'ün Müzik ile İlgili - Hakkındaki Görüşleri – Düşünceleri: Efendiler!. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim..."Bu, ATATÜRK’ÜN sanata ve sanatkâra karşı büyük sevgisini gösteren sözlerinden biridir.Büyük ATATÜRK’ÜN sanatı ve sanatkârı onurlandıran daha pek çok sözleri vardır."Sanatkâr toplum içinde, uzun çaba ve çalışmalar vermekte, alnında ışıklı sevinci ilk hisseden insandır." Yine "Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa, tam bir hayata mâlik olamaz."ATATÜRK’ÜN sanata ve sanatkâra verdiği değeri ifade eder.

Büyük ATATÜRK, milli kültürün önemli bir parçası olan sanata çok değer verilmesi gerektiğini bildiği için, sanatkârı temelli teşvik ve takdir etmiştir."Türk milletinin yücelmesinde, başlıca hareket unsuru olan milli kültür ve sanatın gelişmesi" ATATÜRK’ÜN başlıca isteğiydi.ATATÜRK bu konudaki çeşitli konuşmalarında, hep Türk milletinin ve dolayısıyla Türk sanatının, milletin hayatındaki önemine işaret etmiş, Türk sanatının ileri hamlelerle, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması gerektiğini vurgulamıştır.

ATATÜRK, Türk milletinin varlığına yönelik bütün değişiklik

lerin milli ve medenî temellere dayanmasını istiyordu.Sanatta ve kültürde köklü bir geçmişe sahip olan Türk milletinin lâyık olduğu seviyeye ulaşması, onun temel emeli ve ideali olmuştur.

ATATÜRK, milletin hayatında gerçekleştirilmesi gereken bütün değişikliklerin zorlama ile olmayacağını, alıştırıcı ve inandırıcı bir tutumla oluşturulması gerektiğine inandığı için, özellikle Türk musikisinde bu sistemin uygulanmasını gerekli görmüştür.

ATATÜRK’ÜN emirleriyle kurulan Cumhurbaşkanlığı orkestrasının bir konserinden sonra, ATATÜRK şöyle söylemiştir:"Halkın da musiki ihtiyacını düşünmek gerekir. Halkın musiki zevkinin gelişmesi için bu musikiye (batı musikisine) alışması ve bu musikiden hoşlanması için, köklü bir musiki eğitimine ihtiyaç vardır."

Nitekim, Devlet konservatuarının temeli olan musiki muallim mektebinin (1925) büyük ATATÜRK’ÜN bu işareti üzerine gerçekleştirilmiştir. Musiki muallim mekteplerinin amacı sanatçıdan çok orta öğretim için öğretmen yetiştirmekti. İkinci adım, bir milli musiki ve temsil akademisinin kurulmasıydı. ATATÜRK, musikinin sadece nazarî (didaktik) bir uğraşı olarak değil, pratik ve uygulayıcı bir sistemle geliştirilmesini vurgulamış oluyordu.

Kurulan musiki muallim mektebinin sanatkârdan çok, öğretmen yetiştirmek amacına yönelik olması, genç öğretmenler mârifetiyle, memleket sathında bir musiki eğitiminin gerçekleştirilmesini sağlamaktı. Büyük ATATÜRK: "Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir niteliğinin de, güzel sanatları sevmek ve bu sahada yükselmek olduğunu" söylerken, Türk milletinin yüksek karakterine ve çalışkanlığına, milli birlik ve parlak zekâsına bilgiye bağlılığına ve yürek bütünlüğüne güvenini belirtiyor, milletin bu niteliğini her çeşit vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirilmesinin milli ülkümüz olduğunu ve bugünkü dünya içinde, tam anlamıyla medeni bir toplum içinde, yer alması gerektiğine önemle işaret etmiş oluyordu.

ATATÜRK, her konudaki düşüncelerini berrak bir akışla ifade etmiştir. ATATÜRK, elbette bir musikici değildi, fakat derin bir musiki anlayışına ve zevk üstünlüğüne sahipti. Şu sözleri bunu anlatmaktadır:"Bir çok defa bu musikinin (Türk musikisinin) tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte bu dinlediğimiz musiki hakiki bir Türk musikisidir ve hiç şüphesiz yüksek bir medeniyetin musikisidir. Bu musikiyi dünyanın anlaması lâzımdır. Onu bütün dünyaya anlatabilmek için, bizim milletçe bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz gerekir."

ATATÜRK, musikimizi bütün dünyaya anlatabilmek için, milletçe medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz gerektiğine işaret ederken, bizim için, tarihin karanlıklarında ve derinliklerinde kalmış, zengin bir musiki kültürünün gerçek değerlerini meydana çıkarmak, özellikle musiki şuuru, duygusu ve bilgisini, aynı kuvvet ve heyecanla, yeni nesillere aktarmanın gereğine işaret etmek istemişlerdir. Eski ve köklü bir geçmişe sahip millet olarak, kültürde olduğu kadar milli ve toplumsal hayatımız için de, önemli olan musikinin, bizde alaturka- alafranga meselesi, olmakta devam etmesindeki kısır çekişmeleri de ATATÜRK; 1 Kasım 1934 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, meclis kürsüsünden söylediği şu sözlerle ülküleştirmiştir.

"Arkadaşlar! Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi biliyorum. Bu yapılmaktadır. Ancak bana kalırsa bunda çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeğe yeltenilen musiki, yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır, bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusun ince duygularını düşüncelerini anlatan, yüksek deyişlerini, söyleyişlerini toplamak, onları genel musiki kurallarına göre işlemek gerekir, ancak Türk ulusal musikisi böyle yükselebilir, evrensel musiki de yerini alabilir. Kültür işleri bakanlığının buna değerince önem vermesini, kanunun ona yardımcı olmasını dilerim."

Büyük ATATÜRK, yıllar önce söylediği bu sözleriyle, Türk musikisi politikasının sağlam temeller üstünde geliştirilmesinde, temel ilkeyi tespit ediyor, Türk milletinin güçlü bir musiki potansiyeline sahip olduğunu bilerek, bu musikinin layık olduğu biçimde, çağdaş medeniyet kurallarına göre geliştirilmesini istiyor, Türk gençliğine ve sanatına yeni ve ışıklı ufuklar açıyordu.

ATATÜRK, bütün memleket işlerinde olduğu gibi, kültür ve sanat varlığımızda da, dünya ölçüsünde bir yeniliğe ve başarıya ulaşmanın böyle mümkün olabileceğini, musikide milli olabilmenin dayandığı temel unsurlardan biri olan folklor değerlerinden faydalanmanın önemini de belirtmiş oluyordu. Nitekim bir başka zaman da şöyle söylemiştir:" Bizim musikimiz Anadolu halkından işlenebilir."

ATATÜRK, bu sözleriyle de, memleketin Milli Kültür hazinesi olan halk musikisini araştırılarak, ilmî esaslar ve metotlarla kültür canlılıklarıyla ortaya konulmasını vurgulamış oluyordu.

ATATÜRK Türk musikisine alaturka damgasını vuranlardan değildi, hele Arap, Fars ve Bizans musikilerinden etkilenmiş olduğu görüşünü asla tasvip etmemiştir.Alaturka, her ne kadar, Türk'e mahsus, Türkvâri gibi bir anlama geliyorsa da, bunu tezyif yollu kullanmayı âdet edinenler vardır. Başı bozukluk, gerilik, uyuşukluk gibi anlamlarda kullanılmak istenmektedir. Gerçekte Türk musikisinin, bu anlayışla vasıflandırılması son derece âmiyâne bir yakıştırmadır.

ATATÜRK’E ait olduğu söylenen bazı sözler, yanlış aktarılmış, ya da naklederler, işlerine geldiği gibi yorumlamışlardır. Bunlardan biri şudur: "Esas müzik batı müziğidir, ulusumuz için de bu müziği normal görmeliyiz."

Türk musikisini sevmeyenler, daha doğrusu bilmeyenler, musikimizi temelli hor görmüşlerdir. Onlara göre, alaturka musiki; Bizans, Arap ve Fars musikilerinin etkisinde kalmıştır. Tek sesli olması dolayısıyla de iptidâidir. Daha da ileri giderek: "Kozmopolit ve egzotik, melankolik bir havası vardır, onun için bu musikiyi kaldırıp atmalı, batı müziğini almalıdır."

ATATÜRK’E mal edilen bu sözler, nakledenlerin yorumladıkları şekilde ise, aynı konularda belgeleşmiş sözleri de vardır ki, tam bir çelişki meydana geliyor demektir. ATATÜRK, gibi bir insan, böyle bir çelişkiye düşmezdi. Şu halde bu sözler, ya noksan, ya da yanlış aksettirilmiş ya da ATATÜRK bunları başka maksatla söylemiştir.Bâzı müfrit muhafazakârlar da ATATÜRK’ÜN batı musikisini sevmediğini, dinlemekten hoşlanmadığını ileri sürmüşlerdir. Her ikisi de doğru değildir. ATATÜRK, hiçbir zaman Türk musikisini tezyif yollu, yerme ve kötülemede bulunmamış, tersine; "Yüksek bir medeniyetin musikisi olduğunu." söylemiştir.

ATATÜRK: "Bir ulusal eğitim programından söz ederken, yabancı düşüncelerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden arınmış, ulusal birliğimize, gelenek ve tarihimize uygun bir kültür kastediyorum, herhangi bir yabancı kültür, şimdiye kadar takip dilen yabancı kültürlerin bozucu sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür, ortamla uyumlu olmalıdır. Bu ortam ulusun öz benliğidir." diyor. (Temmuz 1924)

Böyle söyleyen ATATÜRK, doğrudan doğruya: "Bizim için esas müzik batı müziğidir, bu müziği ulusumuz için normal görmeliyiz." sözünü yorumlayan biçimde söylenmiş olabilir mi? ATATÜRK, Türk musikisinin en iyi şartlarla korunmasını ve geliştirilmesini istiyor, batı musikisini de seviyor ve hoşlanarak dinliyordu.

Halkı çoksesli musikiye alıştırmada eğitici bir yol tutulmasını, batıya yönelik çalışmalarda, çağdaş milletler seviyesine ulaşma safhalarında, musiki ürünlerinin önemli yeri olduğunu takdir ederek, milli bütünlüğümüzü belirten, kültür değerlerimizi ve geleneklerimizi göz önünde tutarak, milli ve evrensel literatürden de faydalanarak, Türk musikisinin kudretini batı dünyasına tanıtmak ve göstermek gerektiğine inanıyordu. Bu, Türk duygusunu ve milli heyecanını batı ölçüleri ve tekniği içinde işleyerek, bütün dünyaya tanıtmak demektir.

Kaynak: www.ataturkinkilaplari.com – En Kapsamlı Atatürk Sitesi tarafından muhtelif TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Konulu Ders Kitapları ve Çeşitli Belirli Günler ve Haftalar ile İlgili kitaplardan derlenerek oluşturulmuştur.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 44573 defa okunmuştur.


Söylemem diyor ki:

Çok güzel.

Bilinmeyen diyor ki:

Ödevime Yardımcı Oldu Tavsiye Ederim

adımı söylemek istemiyorum diyor ki:

Güzel tavsiye ederim