Atatürk’ün Milli Egemenlik İlkesi


Atatürk’ün Milli Egemenlik İlkesi: Milli egemenlik, yani milleti bizzat kendi mukadderatına hakim kılmak esası, Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün tam bağımsızlıkla iç içe geçmiş ikinci büyük ilkesidir. Egemenlik, millet denilen varlığın, toplumun genel iradesidir. Bu irade, üstün iktidar ve güç olarak millete aittir. Egemenliğin kaynağı, ilahi iradeye değil, milli iradeye dayanmaktadır. Millet iradesi, ferdi iradelerin bir araya gelmesinden, kaynaşmasından ve sentezinden meydana gelmiştir. Milli egemenlik teorisinde millet, kendisini oluşturan fertlerden ayrı ve onların üstünde bir kişiliğe, iradeye sahiptir ve egemenlik, bu kolektif kişiliğe, millet iradesine ait bir haktır.

- Bu ilkeye göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir surette ortaklık kabul etmez. Bu iradenin, bütün millet fertlerinin arzularının birleşmesinden ibaret olması sebebiyledir ki, toplum içinde her kuvvet, bu iradeden doğar, ancak bu iradeye uymak suretiyle yaşayabilir. Atatürk bir sözünde:“Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bu nedenle hürriyetin de, eşitliğin de, adaleti

n de dayanak noktası milli egemenliktir”.
Demiştir. Kurtuluş savaşı da bu görüşlerin ışığı altında milletin, egemenliğini kendi eline almasıyla başlamış, bu irade gücüyle başarıya ulaşmıştır. Atatürk, millet egemenliği ilkesini, yerine ve zamanına göre, hem Türk devletini parçalamak ve milletimizi köleleştirmek isteyen dış düşmanlara karşı güçlü bir silah olarak değerlendirmiş, hem de düşman işgalindeki bir şehirde, önce mücadele azmi ve imkânını yitiren, giderek düşman iradesine boyun eğen, istilacıların oyuncağı haline düşen, Anadolu’daki milliyetçi liderleri ölüme mahkûm ettiren, düşmanla yapılan ve yapılacak müzakerelerde gerekli direnişi gösteremediği ve gösteremeyeceği meydana çıkan padişaha ve hükümetine karşı kullanmıştır.

- Nitekim kurtuluşu manda”da arayanlar karşısında Mustafa Kemal Atatürk,
bunları çürük ve esassız bularak, ”…bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız yeni bir Türk Devleti kurmak!. İşte daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar
olmuştur.”
Diyecektir.

- Milli irade, milli egemenlik gibi kavramlar, siyasi hayatımıza Milli Mücadele ile birlikte daha bir etkinlik kazanmıştır. Bu gelişmede, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri, TBMM’nin açılması ve millet egemenliği kavramının kabullenilmesi ve yürürlüğe sokulması dönüm noktalarıdır.

- Atatürk’e göre: ”…Bir milletin egemenliğini anlayabilmesi ve onu güvenle koruyabilmesi, bir takım özel niteliklere ve üstün öğrenim ve eğitime sahip olmasına bağlıdır. Bir milletin siyasi eğitiminde, sosyal eğitiminde, vatan sevgisinde noksan varsa, öyle bir millet egemenliğini gerektiği derecede kuvvetle elinde tutamaz.”

Kaynak: Atatürk İlkeleri II ve Bütünleyici İlkeler, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları

- Okuma Sayısı: Bu yazı 37562 defa okunmuştur.