Özakman: Türkler İçin İki Mustafa Vardır... : 07.10.2009Söyleşi boyunca çarpıcı açıklamalar yapan Turgut Özakman, yine çok tartışılacak bir saptamada bulunuyor: “Müslüman Türkler için iki Mustafa vardır; Hz. Muhammed Mustafa ve Mustafa Kemal.” Özakman, Atatürk’ün halktan gördüğü inanılmaz saygı ve sevginin Hz. Muhammed’e duyulan saygı ve sevgiye benzer olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Tabii ki Hz. Muhammed çok büyük bir peygamber, onun yeri başka. Ama ondan sonra Doğu’nun kahramanı, Müslümanların kahramanı Atatürk. Ondan daha büyüğü olmadı...”
-Senaryosunu yazdığınız Dersimiz Atatürk filminin çok tartışma yaratacağı kesin. Şimdiden Can Dündar’ın ’Mustafa’ filmine bir cevap olarak yapıldığı iddia ediliyor. Öyle mi?
Hayır. Ama şu da var; Batılılar genel olarak Atatürk’e saygımızı, vefamızı anlamıyorlar. Tarihlerinde böyle birisi yok çünkü. Anlamayan bazı yurttaşlarımız da var ne yazık ki! Çünkü tarihimizi doğru bilmiyorlar. Bilseler bu haksızlığı ve vefasızlığı yapmazlar. İşte bu film gerçekleri anlatacak.
-‘Mustafa’ filmi yapılmasaydı yine yazar mıydınız bu senaryoyu?
Yazardım. Çünkü bir sürü insan gelip gidiyor bana, “Atatürk filmi yapma
k istiyoruz. Şöyle mi yapalım, böyle mi yapalım?” diye danışıyor. Ben de onlara dostça yardımcı olmaya çalışıyorum. Onlardan biri de Serkan Balbal... Bir gün “Ya, niye siz yazmıyorsunuz da biz çekmiyoruz bir Atatürk filmi” dedi. Böyle başladık.
-‘Dersimiz Atatürk’ün farkı ne olacak?
Bizim filmimiz iddiasız, tartışmaya açık bir yanı yok. Başta Atatürk’ün hayatının özeti var. Sonra onun çocuklara, öğretmenlere, eğitime ve doğaya duyduğu sevgiyi, saygıyı veriyoruz. Çocuklara Atatürk’ün bu insan tarafını anlatıyoruz. Tabii ki Atatürk’ün bir sürü insani nitelikleri var. Ama bu film yalnız bu niteliklerini anlatıyor.
-Bir örnek anlatabilir misiniz?
Daha çevreciliğin adının zihinlerin ucunda bile bulunmadığı tarihte, Atatürk çınar ağacının büyümesine engel oluyor diye, Yalova’daki evi 5 metre ileriye taşıyan bir adam. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir şey. O çınar ağacı da, ev de anıt gibi duruyor hâlâ. Temelini kazıp evi raylar üzerinde 5 metre kaydırıyorlar. Yıl 1934! Atatürk işte böylesine doğaya saygılı.O kadar çok örnek var ki!
-Mesela?
Bir gün yolda giderken birden bire arabayı durduruyor ve soruyor, “Burada bir iğde ağaçı vardı ne oldu?” diye. Kesilmiş. O kadar üzülüyor ki, “Durup dururken bu iğdeden ne istediler?” diye... Veya öğretmenlere olan saygısı. Bir gün bir sınıfa giriyor, öğretmen de yerini ona bırakmak istiyor, oturmuyor ve diyor ki, “Sınıftaki en büyük insan öğretmendir.” Biliyorsunuz Kenan Evren filan bir vilayete gidince hemen valinin yerine, sınıfa girince öğretmenin yerine oturur ya, Atatürk asla oturmuyor... Herhalde onlar da tarihimizi bilselerdi yapmazlardı! Bizim bir şey bildiğimiz yok. Cumhuriyetin sefasını sürüyoruz...
-Hedef kitleniz çocuklar mı sadece?
İlköğretim ama öğretmen de birlikte gidecek, abisi, ablası da birlikte gidecek. Anne babası alıp götürecek, filmin onları da tatmin edecek bir seviyede olmasına dikkat ettik. Bu filmden herkes küçük de olsa bir ders alacak... Biz dahisi çok bir millet değiliz. Atatürk’ü kavramak kolay bir iş değil; çok zeki bir adam. Okuduğu kitap sayısı 4 bin. Dersini çalışır gibi altını çizerek, bir yandan notlar yazarak okuyor. Şimdi üç kitap okumuş kendilerine bilim adamı diyenler çıkıp Atatürk hakkında konuşuyor. Bilim adına utanıyorum. Yakın tarihimizi bilmek zorundayız. Bakın ben Atatürk’ü gördüm. Demek ki hemen bu kadar yakın bir tarih.
-Nasıl gördünüz?
Bakırköy’e gelmişti. Bir araba, bir de önünde sepetli motosikletle. O kadar! Bir kendi arabası, bir de sepetli motosiklet. Viyana Gazinosu’na girdiler, dondurma yediler, polisler de kapıda bekledi. Halk bir anda yanına doluştu. Alkışlar arasında geçti-gitti...
-Siz kaç yaşındasınız o zaman?
1937 yazıydı, demek ki 7 yaşındayım.
-Ne hissettiniz gördüğünüzde?
Atatürk’ün halktan gördüğü o inanılmaz saygıyı, inanılmaz sevgiyi sizin yaşınıza anlatmak kâbil değil. Yer yerinden oynuyor. Çünkü imkansızı başarmış büyük bir insan. Türkler için iki Mustafa var; bir Hz. Muhammed Mustafa var, bir de Mustafa Kemal. Evet, bu Müslüman Türkler için böyledir. İlki, tabii o çok büyük bir Peygamber, onun yeri başka. Ama ondan sonra Doğu’nun kahramanı, Müslümanların kahramanı, ta İslamiyet’ten bugüne kadar en büyüğü Atatürk; daha büyüğü olmadı. İşte bütün o mazlum, sömürülen zavallı milletlere, Milli Mücadele çok büyük bir örnek olmuştur. Bu ülkelerin çoğu bizden sonra Cumhuriyet’e döndü. İşte, Cezayir, Tunus, Mısır, Hindistan’ın büyükçe bölümü, özellikle Hindular. Sonra Fas... Fas’ta Müslüman da vardır, Hıristiyan da... Hıristiyanlar da bu Milli Mücadele’den yararlanıp zincirlerini kırmışlardır.
Diyeceğim, Atatürk’ün, yalnız Türkiye’ye değil, dünyaya yaptığı etki de çok önemli. Fransız siyaset bilimci Maurice Duverger diyor ki, “Üçüncü Dünya Ülkeleri için tek model Kemalizm.” Zaten aklın yolu birdir. Şimdi bakıyorsunuz, sermayeniz yok, uzmanınız yok, potansiyeliniz yok. Tüm Türkiye’de 42 bin köy var, ama birinde bile okul yok. Bir düğme, bir toplu iğne bile üretemiyorsunuz. Köylüler 4 bin yıl öncesinin yöntemiyle toprağı sürüyor. Türkiye Orta Çağ’da... Ne yapacaksınız? İşte ne yapıldıysa Atatürk yaptı ve örnek oldu.
ATATÜRK ÇAPKINLIK YAPTIYSA GÜNAHI BENİM OLSUN!
-Mustafa filmi “Atatürk insani zaaflara yer vermişti. Ve en çok da bunlar tartışıldı. Sizce Atatürk’ün insani zaafları yok muydu?
Olmaz olur mu! O ne ilah, ne üstün insan; düpedüz bizim gibi. Elbette zaafları var! İçki içiyor. Bu bir zaafsa zaaf. Bunu da bilerek isteyerek içiyor. Neşelenmek için içiyor. Kafasını daha sakinleştirmek için içiyor... Çok kahve içiyor, bu da bir zaaf. Çok sigara içiyor, bu da bir zaaf.
-Kadınları seviyor...
Kadınları sevdiği konusunda, saygısından bahsedilebilir. Bazı kadınlara da ilgi duyduğu söylenebilir. Hiç olmazsa biz ikisini biliyoruz, biri Fikriye’ydi, Allah rahmet eylesin hayatının sonu hiç iyi olmadı. İkincisi Latife Hanım, severek evlendi, ama yürümedi. Ayrıldıktan sonra tek kimseye onu eleştirtmedi ama. Nitekim, Latife Hanım da aynı saygıyı gösterdi.
-Fikriye Hanım ve Latife Hanım dışında Atatürk’ün hayatında başka kadın yok muydu peki?
Bakın Atatürk hiç içki içtiğini saklamıyor, üstelik Türkiye’de, Müslüman ülkede. Ama kadınlar konusunda konuşmuyor. Demek ki bu konunun açıklanmasını istemiyor. Çünkü istemese içkisini de saklardı. Bu sessiz bir vasiyet, öyle diyelim. Çünkü uydurulunca çok şey uydurulur, arkası gelir. Keşke çapkınlık yapmış olsa, helal olsun ya, bu konuda bir günahı varsa o günah benim olsun! Ne günahı olacak ki! Adam değil mi, erkek değil mi, sağlıklı değil mi?
Kaynak: http://haber.gazetevatan.com
- Okuma Sayısı: Bu yazı 7945 defa okunmuştur.