Atatürk’e Göre Hoşgörünün Sınırı: Fikirlerin ve inanışların başka başka olmasından şikayet etmemek gerekir. Çünkü bütün fikirler ve inanışlar bir noktada birleşirse bu hareketsizlik ve ölüm belirtisidir. Böyle bir bir durum elbette istenmez. Bunun içindir ki, gerçek özgürlükçüler hoşgörünün genel bir nitelik olmasını isterler. İyi niyetle bile olsa hoşgörüye karşı olunmasını istemezler. Çünkü iyi niyetler hiçbir zaman hiçbir felaketi önleyememiştir. Ruhun selameti için insanların yakıldığını biliyoruz. Bunu yapan Engizisyon Papazları da herhalde iyi bir şey yaptıklarından ve iyi niyetlerinden bahsederlerdi.
Belki bu sözlerinde de samimi idiler. Böyle bir ahmaklığa ya da herhangi bir hainliğe de hoşgörü kılıfı uydurmak hiç de zor değildir. İşte bu nedenledir ki, hoşgörüyü teslimiyetçilik derecesine kadar götürmek doğru değildir. Gerçi özgür olmak herkesin hakkıdır, ve bunun için gerçek özgürlükçüler, demokrasiye karşı olanlara da hak ve özgürlükler verilmesini isterler. Fakat demokrasiyi savunanların demokrasiye karşı olanların karşısında elleri ayakları bağlı kurbanlık koyun durumuna razı olacaklarını düşünmek asla doğru değildir.
Unutulmamalıdır ki, bazı insanlar geleceği geçmişin arasında görmek isterler. Bunlar bizi geri bıraktığı için terkettiğimiz anlayışın geri gelmesini isterler. Bu gibi insanlar kendi inandıkları gibi olmayan kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse kendilerini rahatsız hissederler. Hoşgörüyü asla kabul etmezler.
Hoşgörünün arzu edildiği gibi yaygınlaşması ve alışkanlık haline gelmesi için, eğitim ve düşünce düzeyinin yüksek olması lazımdır.
Atatürkçülük (Birinci Kitap) S.385
- Okuma Sayısı: Bu yazı 24076 defa okunmuştur.