Yeni Türk Devleti'nin İlk Anayasası (20 Ocak 1921)


Yeni Türk Devleti'nin İlk Anayasası (20 Ocak 1921): Bilindiği gibi İstanbul’un 16 mart 1920 tarihinde itilaf güçleri tarafından işgal edilmesiyle son Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtılmış ve işlevini yerine getiremez hale gelmişti. Bu olay üzerine Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca Ankara’da 23 Nisan 1920 tarihinde olağanüstü yetkilere sahip T.B.M.M. oluşturularak,ulus egemenliğine dayalı yeni bir devletin temelleri atılmıştı.Mustafa Kemal, ulusal egemenliğe dayalı kurduğu bu düzeni hukukileştirmeyi amaçladığından hemen çalışmalarına başlamıştı. T:B.M.M. Hükümeti 18 Eylül 1920’de meclise bir anayasa tasarısı ve tasarıya gerekçe olarak Halkçılık Programı sunmuştur.Bu program ve anayasa taslağı, özel bir komisyon tarafından incelendikten sonra, meclis tarafından kabul edilip Halkçılık Programı adıyla bildiri şekline dönüştürülerek yayınlanmıştır.

T.B.M.M. içindeki saltanat ve hilafet yanlısı grup, anayasa taslağına karşı çıkarak, B.M.M. hükümetinin geçici bir hükümet olduğunu, yani saltanatın, hilafetin, vatanın ve milletin kurtuluşuna kadar çalışması gerektiğini vurgulamışlardır. Anayasasın geçici olmasını sağlayarak, hilafet ve saltanat düzenini garanti altına almayı düşünmüşlerdir. Mustafa Kemal, meclisin 25 E

ylül 1920’de gerçekleştirdiği gizli oturumda tutuculara şu şekilde cevap vermiştir: “Bugün koyacağımız yasa ilkeleri varlığımızı ve bağımsızlığımızı kurtaracak olan Millet Meclisini ve ulusal hükümetimizi güçlendirecek anlam ve yetkiyi kapsamalı ve dile getirmelidir…

Eğer amaç bugünkü halife ve padişaha olan bağlılığı bir daha söyleyip belirtmekse, bu kişi haindir. Düşmanların yurt ve ulusa kötülük yapmakta kullandıkları maşadır”.Meclise sunulan anayasa taslağı üzerindeki çalışmalar 20 Ocak 1921’de sonuçlanarak, kabul edilen anayasa Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu anayasada olağanüstü koşullar içinde bulunulduğundan bir çok konuya yer verilmemiştir. Bu nedenle bazı durumlarda Osmanlının Kanun-i Esasisi’ne başvurulduğundan iki anayasalı bir dönem başlamıştır.

Hükümet kurulduktan sonra Meclis Komisyonlarının seçimini yaptı. Bu komisyonlardan biri de “Hukuk Esasiye Komisyonu” idi. Komisyonun görevi, Mustafa Kemal’in kabul edilen önergesindeki prensiplere uygun bir Anayasa tasarısı hazırlamaktı. Bu tasarı üzerindeki görüşmeler 20 Ocak 1921’de sona erdi. Görüşmeler esnasında iki fikir akımı belirdi. Bir kısmı Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin geçici bir hükümet olmasını; buna muhalif olanlar ise egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete geçmesini istiyorlardı.
İlk Anayasa 20 Ocak 1921’de kabul edildi. Bu yasanınönemli bazı maddeleri şunlardır:

• Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
• Kanun yapmak ve kanunu yürütmek yetkisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisinde toplanır.
• Türkiye Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.
• Meclis Başkanı, İcra Vekillerinin de başkanıdır.

Anayasada sonradan yapılan değişikliklerden ilerideki bölümlerde söz edilecektir.
İlk Anayasa’da egemenlik hakları kayıtsız şartsız Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştır. Hilafet ve saltanat hakkında kesin bir hüküm yoktu. Çünkü henüz kurulmuş olan Büyük Millet Meclisi’nin rejim değişikliği yapması için uygun zamanı beklemesi gerekiyordu. Kurulan yeni Türk Devleti’nin dünyaya tanıtılması için her şeyden önel vatanın düşman istilasından kurtarılması gerekiyordu.

Yeni Devletin Yeni Simgesi:İstiklal Marşı

Avrupa’da ulusçuluk hareketlerinden sonra ulusal devletlerin kurulmaya başlanmasıyla, hem bireyleri birbirlerine bağlamak hem de devletin bağımsızlığını vurgulamak için bir simge arayışına gidilmiştir. Bunların başında ise ulusal marşlar gelmektedir.Avrupa’da ilk milli marş, 1740’da İngiltere’de kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti ulusal bir devlet olmadığından, böyle bir marşı da bulunmamaktadır.Ancak İkinci Mahmut döneminde Mızıka-i Hümayun Mektebi’nin kuruluşu ile önce Mahmudiye daha sonra da Mecidiye marşları bestelenmiştir.

1921 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver), orduya ve halka heyecan aşılamak, milletimizin bağımsızlık isteğini dile getirmek amacıyla milli marş için uygun bir şiir yarışması düzenledi. Bu yarışmaya 724 şiir katılmış; ne var ki bu şiirlerden hiç biri bakanlık tarafından uygun bulunmamıştır.Hamdullah Suphi Bey’in milli marşımızı yazmasını istediği Mehmet Akif Bey (Ersoy) ise yarışma ödüllü olduğu için katılmamıştı.
Fakat yarışmaya katılan şiirlerin milli marş için uygun olmaması üzerine, bakanın tekrar başvurusunu kabul etmiş ve 12 Mart 1921 ‘de kahraman ordumuza adayarak yazdığı şiir Türk Milletinin ulusal marşı olarak benimsenmiştir. Daha sonra bu şiir için beste yarışması açılmış, 1924’den 1930’a kadar Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi ile çalınan milli marşımız, 1930’dan itibaren de Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki Üngör’ün yaptığı beste ile seslendirilmiştir.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 84148 defa okunmuştur.