Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri


Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri : Demokrasi eğitilmiş toplum düzenidir.İnsan onuruna yakışan en iyi rejim de demokrasidir.Bu rejimde her türlü düşünce savunulabilir ve yayılabilir.Böylece demokrasi değişik görüşlere sahip kimselerin bir araya gelip teşkilatlanmalarına da zemin hazırlar.İşte bu teşkilatlanmış guruplara siyasi parti denir.Zaten demokrasi mücadelesi de ancak siyasi partilerle yürütülür.Mustafa Kemal özgürlük ve demokrasi aşığı idi.O tam demokrasinin gereği olan çoğulcu parlementer sisteme geçmeyi zaman zaman denemiştir.ilk iş olarak da kendi siyasi partisini kurmuştur.

Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) 9 Eylül 1923

Cumhuriyet Halk Fırkası yeni Türkiye Devleti’nin ilk siyasal partisidir. TBMM’de II.Grubun giderek güçlenmeye başlaması ve Müdafaa-ı Hukuk grubu liderlerini ( başta M.Kemal) yönetimden uzaklaştırmak istenmesi üzerine, M.Kemal Müdafaa-i Hukuk grubunun siyasal partiye dönüştürülmesini istedi.Anadolu ve Müdafaa-ı Hukuk Grubunun Halk Partisine dönüştürülmesindeki ana amaç meclis çoğunluğunu grubun yayınladığı “ 9 Umde-ilke” etrafında toplamak ve ülkeyi “ulusal egemenlik” doğrultusunda bir siyasal kuruluşa kavuşturmaktır. Partinin kuruluş çal

şmaları sırasında (Ağustos 1923) hazırlanan “Parti Tüzüğü” Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ihtilalci- devrimci bir yapıya sahip olduğunu ve yeni Türkiye Devleti’nin çağdaş ve modern bir devlet yapısına kavuşturulmasını esas aldığını belirlemektedir. Parti, 1931 yılına kadar ekonomide liberalizmi benimsemiştir. 1931’den sonra devletçilik ilkesini benimsedi.

1927’deki II. Büyük kongresi ile birlikte, daha sonra Atatürk İlkeleri olacak olan, altı temel ilke önce Cumhuriyet Halk Fırkası tüzüğüne, daha sonra da Anayasa’ya (1937) girerek yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanaklarından biri olacaktır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası - (17 Kasım 1924- 5 Haziran 1925)

TBMM’de Müdafaa-i Hukuk grubunun karşısında yer alan II.Grup önde gelenleri tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası’nın uygulamalarına ve yapılan devrimlere karşı oluşturuldu. Kurucuları arasında Kurtuluş Savaşı komutanlarından Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar gibi önemli isimler yer almaktadır.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası gibi devrimci bir yapıya sahip değildir. Parti, devrimlerin evrimci bir çizgide ve kendiliğinden gelişmesi gerektiğini savunmuş, Cumhuriyet’e karşı tavır almıştır.Parti programında yer alan “Partimiz dini inançlara saygılıdır” ilkesi, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın dini inançlara saygılı olmadığı gibi bir anlayışın ortaya çıkmasına yol açmış ve devrimlerden zarar görenlerin ve eski teokratik yapının devam etmesini isteyenlerin bir araya gelerek örgütlendikleri bir partiye dönüşmüştür.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ekonomide liberal sistemi benimsemiştir.Parti, Şeyh Sait İsyanının çıkmasına neden olduğu gerekçesiyle 5 Haziran 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu gereğince kapatıldı. Parti ileri gelenleri İstiklal Mahkemelerince yargılandılar. Suçlu görülenler cezalandırıldı.

Şeyh Sait İsyanı – (13 Şubat- 31 Mayıs 1925)

13 Şubat 1925’te Elazığ’ın Palu ilçesi Piran Köyünde Şeyh Sait tarafından başlatılan isyan kısa bir sürede Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yaygınlık kazanmıştır. İsyanın kısa sürede yayılmasının temelinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda örgütlenen rejim karşıtlarının halkın dini inançlarını kullanarak halifelik ve saltanat rejimini geri getirmek istemeleri, ikincisi ise İngilizlerin Musul Sorunu’nda Türkiye aleyhinde kazanımlar elde etmek için doğuda bir Kürt Devleti kurdurmak istemesidir. Bu istem Şeyh Sait’in İslami bir Kürt devleti kurmak istemesi ile birlikte, isyan çok kısa bir sürede doğuda yaygınlık kazanmıştır. Hatta isyancılar Diyarbakır’ı da kuşatmışlardı.İsyanın bastırılmasında yetersiz ve yavaş kalan Fethi Okyar’ın yerine İsmet İnönü başbakanlığa getirildi.

İ.İnönü’nün başbakanlığı ile birlikte Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun kapsamı genişletilerek İstiklal Mahkemeleri yeniden kuruldu. İsyanın yayıldığı bölgelerde kısmi seferberlik ve sıkıyönetim ilan edildi.İsyan Nisan 1925 ortalarına doğru ancak bastırılmaya başlandı. 14-15 Nisan 1925’te Şeyh Sait başta olmak üzere isyanın elebaşıları ve Kürt Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklanarak İstiklal Mahkemelerine sevk edildiler.İsyan bastırıldıktan sonra, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanın çıkmasından sorumlu tutularak 5 Haziran 1925’te kapatıldı. Böylece çok partili demokratik yaşama geçiş için atılmış olan ilk önemli adım daha doğmadan bastırılmış oldu.Musul Sorunu İngilizlerin lehine çözümlendi.Laikliğin henüz tam olarak topluma yerleşmediği görülerek tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı.

İzmir Suikast Girişimi - 1926

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılınca cumhuriyete ve devrimlere karşı olanlar M.Kemal’in ortadan kaldırılması ile amaçlarına ulaşabilecekleri düşüncesiyle M.Kemal’e İzmir gezisi sırasında bir suikast düzenlemeyi planladılar. Ancak suikastçıları deniz yoluyla ülke dışına kaçırmak için anlaştıkları kayıkçının olayı ihbar etmesi üzerine suikast girişimi başarısız oldu. Suikast girişimine adları karışan bir çok rejim karşıtı ve İttihat ve Terakki Cemiyeti eski üyesi İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak cezalandırıldı.

Serbest Cumhuriyet Fırkası – (12 Ağustos - 18 Aralık 1930)

Takrir-i Sükun döneminin toplumda, basında ve TBMM’de oluşturduğu ve giderek yaygınlık kazanmaya başlayan huzursuzlukların çözümünün çok partili siyasal yaşama geçmekle bulunabileceğinin anlaşılması üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Böylece, cumhuriyetin en belirgin nitelikleri olan halk egemenliğine ve laikliğe bağlı kalma koşuluyla ılımlı ve güvenilir kişilerin öncülüğünde kurulacak ikinci bir partinin kimi sıkıntıları gidereceği ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın olduğu kadar hükümetin de daha etkin bir biçimde denetlenebileceği düşünülüyordu. Bu nedenle, Atatürk yeni bir partinin kurulması için doğrudan harekete geçerek bu sırada Paris Büyükelçisi olarak görev yapan Fethi OKYAR’ı serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurmakla görevlendirdi. Okyar’ın dile getirdiği endişeleri de ortadan kaldırmak için kardeşi Makbule (Atadan) Hanım’ın da bu partinin kurucu üyeleri arasına katılmasını sağladı.

serbest Cumhuriyet Fırkası’nın, kuruluş bildirgesinde devrimlere bağlı kalacağını ve laikliğe aykırı davranmayacağını ilan ediyordu. Ancak, devrimlere karşıt olan kişiler Takrir-i Sükun Kanunu’nun yarattığı baskı ortamı nedeniyle büyük bir suskunluğa girerek etkinliklerini gizlice yürütmeye çalışmışlardı. serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşuyla birlikte bu kesim kolayca örgütlenebilecekleri bir ortama kavuşmuş oldular. Ve kısa bir süre sonra parti içinde etkin olmaya başladılar. Bu süreçte parti yönetimi ile taşra teşkilatı arasındaki bağ kopmaya başladı ve rejim karşıtları parti yönetimini dinlemez oldular. Fethi Bey’in yurt gezileri rejim karşıtları tarafından kısa bir süre içinde cumhuriyete ve devrimlere karşı bir gövde gösterisi haline getirilmeye başlandı. Bunun üzerine Fethi Bey, Parti’yi kontrol edemeyince, 18 Aralık 1930’da Partinin kapatıldığını ilan etti.SCF, ekonomik model olarak liberal sistemi benimsemiştir.

Menemen Olayı – (23 Aralık 1930)

serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra iyice denetimden çıkan rejim karşıtları Nakşibendi şeyhlerinden Derviş Mehmet ve arkadaşları tarafından Menemen’de bir isyan çıkarıldı. Derviş Mehmet ve altı arkadaşı Menemen Camiinde sabah namazını kıldıktan sonra Sancak-ı Şerif açtıklarını belirterek Halifelik ordusunun Menemen’e doğru yola çıktığını, Menemen halkının da bu orduya katılması gerektiğini, halifelik ordusunun Ankara’ya doğru yürüyerek saltanatı ve halifeliği geri getireceğinin propagandasını yapmaya başladılar.

Bunun üzerine olayı haber alan Y.Subay Öğretmen Kubilay, eğitimden dönen askerleriyle birlikte isyancılara müdahale etmek istedi. İsyancılar kendilerine manevra fişekleriyle ateş edilince daha da cesaretlendiler. Kubilay ve bekçiler Hasan ve Şevki Beyler isyancılar tarafından öldürüldü. Olayın büyümesi üzerine bölgeye gönderilen takviye birliklerle isyan bastırıldı. İsyancılar ve bazı Menemenliler İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak cezalandırıldılar. İsyanın bastırılmasından sonra Menemen halkını bölgeden göç ettirmek için yasa tasarısı hazırlanmışsa da daha sonra bundan vazgeçilmiştir.Bu olaydan sonra, bir daha 1946’ya kadar çok partili demokratik yaşama geçiş denemeleri yapılmadı.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 255832 defa okunmuştur.


ali karaca diyor ki:

Şeyh Said isyanı 1925 te oluyor kardeşim musulla alakası yok . lozan konferansı 1923 te sona eriyor . Bu nasıl çelişkidir bizzat masada kaybetmiş ismet paşa . Okuyan araştıran adamları kandıramassınız

Cengiz Sorel diyor ki:

Cumhuriyetin ilanıyla geçilen demokratik düzenin tam olarak sağlanabilmesi ve demokrasinin gelişmesi için elbette ki farklı siyasi partilere ihtiyaç vardı, yani çok partili yaşama ihtiyaç vardı.

Mehmet Şişkin diyor ki:

İdealindeki tam parlamenter demokratik sistemi hayata geçirmek isteyen Mustafa Kemal, tüm iyi niyetiyle yeni siyasi Partilerin kurulmasını desteklemek istemiş ancak ne yazık ki bunda başarılı olamamış.