Atatürk Samimi Bir Müslümandı - İşte Yaşanmış Olaylar


Atatürk Samimi Bir Müslümandı - İşte Yaşanmış Olaylar: Bazı yerlerde Atatürk’ün Milli mücadele yılları esnasında halkın güvenini kazanmak ve planladığı hedeflere ulaşabilmek için İslami değerlerine bağlı mütedeyyin halka şirin görünmek ve onları ateşlemek için İslamiyeti ve İslam peygamberini öven konuşmalar yaptığını, vaaz ve nutuklar verdiğini ve bunu tamamen halkı arkasına alabilmek adına yaptığını iddia edenler vardır. Hâlbuki durum hiç de öyle değildir zira Atatürk, sadece İstiklal Savaşında değil Cumhuriyetin ilan edildiği tarih olan 1923 ve sonrasında da mevcut çizgisini ve duruşunu hiçbir zaman değiştirmemiştir. Gerçekten düşmanı memleketten uzaklaştırdıktan ve iktidarı ele geçirdikten sonra tam tersi mi hareket etmiştir? Hayır, Daha sonraki yıllarda da, Atatürk’ün fikirlerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Buna yaşanmış birçok örnek vermek mümkündür. Bu ise başlı başına bir inceleme konusudur. Bu yazımızda sadece yaşanmış bazı örneklerle Atatürk’ün batıl inanışlardan hurafelerden uzak samimi bir Müslüman olduğunun bazı örneklerini vermeye çalışcağız.

Atatürk’ün Mevlana sevgisi

Cumhuriyet'in ilanından sonra, dini istimrara zemin hazırlaması, şer ve sömürü yuvası olması aynı

zamanda gelişme ve kalkınmanın önünde engel teşkil etmesi nedenleri ile tekke ve türbelerin kapatılması hazırlıkları yapılıyordu. Bu dönemde Atatürk, Başbakan İsmet İnönü'ye "Mevlana Dergâhı ve türbesinin kapatılmayarak kendi eşyası ile birlikte müze olarak düzenlenmesi ve ziyarete açılması" emrini vermiştir. Bir süre sonra, Bakanlar Kurulu kararı ile dergâh, müze haline getirilmiştir.

Değerli tarihçi Cemal Kutay’ın ifadelerine göre, Mustafa Kemal’e emrindeki yardımcılarının “Paşam Hz. Mevlana’nın makamını müze haline getirmeniz üzerine halk buraya akın etmeye başladı. Bu bir sakınca doğurmasın” demeleri üzerine Atatürk’ün verdiği cevap ilginçtir:

“-Eğer, Hz. Mevlana’yı hakkıyla tanımak ve benimsemek için ziyarete gitmekte olduklarına inansam öteki dergâhların da açılmasını sağlardım. Çünkü Hz. Mevlana’yı tanımak ve anlamak zaten diğer tüm tehlikeleri de ortadan kaldırmaktadır.” Der.

Ayrıca yine bu dönemde Atatürk’ün tekkelerin kapatılmasından güç alarak Hz. Mevlana’ya dil uzatan bir devlet erkânını sofrasından kovması da en çarpıcı örneklerinden biridir.

Namaz Kılan Subayı Gammazlayan Vekili Trenden İndirmesi Hadisesi

Bu olayı aktaran Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Atatürk'ün, gammazcı vekil hakkında, "Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor." dediğini söylüyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı aylık Diyanet dergisinin 2008 Nisan sayısında 'Atatürk, Din ve Din Adamları' konusuna ayrılmış. Dosyayı hazırlayan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Atatürk'ün din ve lâiklik hakkındaki görüşlerinin 'en az bilinen ve en çok istismar edilen' yönü olduğunu söylüyor. Sarıkoyuncu, Atatürk'ün dini toplumsal hayattan çıkarmak ya da dinin özüne dokunmak gibi bir amacının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Mustafa Kemal'in hurafelere ve din istismarına karşı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Bu da din düşmanlığı değildir; gerçek dindarlıktır. Bu sebeple lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, Atatürk de dinsiz değildir."diyor. Yazıda Atatürk'ün din adamlarına ve dinî vecibelerini yerine getirenlere karşı son derece saygılı olduğu, yaşanmış bir örnekle anlatılıyor. Prof. Dr. Sarıkoyuncu'nun anlattığına göre olay şöyle gerçekleşiyor:

Atatürk, 1930 yılında Fevzi Çakmak'la birlikte trenle yurt gezisine çıkar. Kompartımanında ülke sorunlarını konuşurlarken bir milletvekili içeri girip, Atatürk'ün kulağına bir şeyler söyler. Atatürk'ün kaşları çatılır, Fevzi Paşa'ya dönerek, "Paşam, lütfen beni takip ediniz, arkadaşlar bir haber getirdi, inceleyelim." der. Hep birlikte diğer vagona geçtiklerinde yüksek rütbeli bir subayın kanepe üzerinde namaz kıldığını görürler. Atatürk, mareşale dönerek şöyle der: "Paşam, bu adamın (gammazcıyı işaret ediyor) biraz evvel kulağıma gizli bir şeyler söylediğini gördünüz. Bu adam muhafız kıtasına mensup yüksek rütbeli bir subayın namaz kıldığını gammazladı. Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor. Durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettirdim." Der. Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indirir ve gelecek dönem de milletvekili seçilmesini de engeller. http://www.yenisafak.com.tr - 07.05.2008

İslam Peygamberini Cezbeye Kapılmış Basit Bir Derviş Gibi Gösterenlere Tepkisi

Bir başka çarpıcı örnek de, 1931 yılında yaşanır. Bu tarihte Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Atatürk Cumhurbaşkanıdır. Ama fikirleri yine değişmemiştir. İslam düşmanı bir şarkiyatçının Hz. Muhammed hakkında yazdığı bir kitabı tercüme eden bir yazar, eserini Atatürk’e takdim eder. Kitap iki cihan Serverini, yakınlarının telkiniyle hareket eden, sönük şahsiyetli bir derviş gibi göstermektedir. Atatürk kitabı inceledikten sonra tarihçi Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ı çağırtır ve kitap hakkında fikrini sorar. Günaltay’ın cevabı:
- Ele alınacak bir şey değil, bir facia olur Paşam.
Atatürk Günaltay’ın sözünü bitirmesini beklemeden yerinden fırlar ve yanında bulunan Başvekil İsmet Paşa’ya dönerek:
- Bu paçavrayı toplatın ve tercümeyi yapanı da devlet hizmetinde kullanılmamak üzere hükümet kapısından uzaklaştırın, der.
Bundan sonrasını Muhittin Nalbatoğlu’nun kaleminden takip edelim:

“Hz. Muhammed’i bana cezbeye tutulmuş, sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar O’nun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Hz. Muhammed, Uhud Harbi sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı takibe kalkışmış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi..” (Türk Ordularının Başkomutanı İslam Ordularının Ebedi Başkomutanı Hz. Muhammed’i Anlatıyor. Muhiddin Nalbatoğlu, B.Kurultay 20 Nisan 1998)

Ölüm Döşeğinde Yasin Okunması Talebi

“Atatürk, ölüm döşeğinde iken, Altemur Kılıç Bey’in büyük annesine haber gönderir; “Ben herhalde sonsuza gidiciyim. Benim için bu gece bi zahmet Yasin okusun” der.(Altemur Kılıç’ın TV. Konuşmasından alınmıştır)

Ziyaret Ettiği Okulda Kur’andaki Bir Surenin Kendisinin Tefsirini Yapması

Bir Başka Olay Atatürk’ün gittiği bir okulda yaşanır. Öğrencilerden birine,(Semiunbasir) in tecvitte ne demek olduğunu sorar ve cevabını aldıktan sonra hocaya dönerek: ”Hocafendi, İnşirah suresinin yorumunu yapar mısınız?” der. Cevap olarak; “yanımda tefsirim yok.” Cevabını alınca Atatürk, önce mezkûr sureyi okur ve daha sonra da tefsirini yapar. “Hocaya dönerek, hocam, lütfen eksiğimi söyleyin” der. Hoca,” Efendim, siz bu millete Allah’ın bir lütfüsünüz. Rabbim sizi bu milletin başından eksik etmesin” temennisinde bulunur.”(Cumhuriyet Gazetesi’nde Kışlalı yazdı)

Hacıbayram Camisi Vaazında Yaşananlar

Atatürk, Hacıbayram camisinde vaaz dinlemektedir. Vaiz, din adına bir takım hurafelerden bahseder. Atatürk, yanında bulunan Kılıç Ali Paşanın kulağına eğilerek, “Ali Bey, işimiz gerçekten de zor. Bunlara bir süre daha tahammül etmek lazım” der.(Altemur Kılıç anlattı)

Bir de Onun Yakın Arkadaşlarından Merhum Orgeneral Asım Gündüz Bey’in Hatıratına Göz Atalım

Bakınız Orgeneral Asım Gündüz bu konuda neler söylüyor:
“.... Bu arada bir hakikati daha açıklayalım. Mustafa Kemal birçoklarının zannının aksine olarak Allah’ın varlığına ve namütenahi (sonsuz) kudretine, layazel (sonu olmayan) varlığına gönülden inanmış maneviyata değer veren insandı. O, sadece kör taassubun (cahilce bağnazlığın) aleyhindeydi.

Kaynak: Araştırmacı Yazar Selahattin Tekizoğlu Derlemeleri (Değerli abimiz Sayın Selahattin Tekizoğlu’na arşivini açarak bizlere verdiği desteklerden ötürü teşekkürü bir borç biliriz.)

- Okuma Sayısı: Bu yazı 33825 defa okunmuştur.