Atatürk’ün Örnek Vasıfları - Nelerden Hoşlanır - Nasıl Yaşardı


Atatürk’ün Örnek Vasıfları - Nelerden Hoşlanır - Nasıl Yaşardı: Yakın arkadaşı olarak kendisini yakın tanıyanlar arasınada olan Kazım Özalp Atatürk ‘ü anılarında şöyle anlatıyor: MUSTAFA KEMAL, Selanik Askeri Rüştiyesini, bitirdikten sonra 1895’de Manastır İdadisine gitmişti(…) Onu ders aralarında sınıftaki arkadaşları ile konuşurken, onlara yardım ederken görüyorum (…) Kendi sınıfında sevilen ve tanınan Mustafa Kemal, bizim sınıfımızca da sevilen bir kişiliğe sahipti(…) Bütün genç arkadaşlar gibi sohbet eder, bazen bir lokumuna tavla oynardık. Mustafa Kemal’in kaybetmekten memnun kalmadığı kolaylıkla anlaşılırdı. Koşmak atlamak gibi oyunlardan da fazla hoşlanmazdı. Etrafına bakınarak dolaşmaktan daha çok, hızlı yürümeyi tercih ederdi.”

Kazım Özalp Atatürk’ün Örnek Vasıflarını da Şöyle Anlatıyor:

İnkılâpçıydı, Reformist ve Yenilikçiydi

- Atatürk büyük bir inkılâpçı idi. Batılaşmada gereğine, medeni bir devler olmanın önemine kesinlikle inancı vardı. Çok önceden tasarladığı bütün inkılâpları sıra ile gerçekleştirdi ve tam zamanında kestirmede hiçbir zaman yanılmadı (…) Eğitim seferberline başladığı günlerde, “Eğitimdir ki bir ulusu ya özgü

r, bağımsız, şanlı bir büyük topluluk halinde yaşatır veya bir ulusu esirliğe ve sefalete terk eder “ diyordu. Bir gün Meclis kürsüsünde çağdaşlaştırmaktan bahsederken, bir mebus biraz da itiraz anlamına gelecek şekilde “ Paşam çağdaş olmak ne demektir? diye sordu. Atatürk derhal “ Çağdaş olmak demek, adam olmak demektir? Cevabını verdi

- (…) Ekonomik gelişme hamlesine başlanan yıllarda ise “ Bundan sonra önemli zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, ekonomi ve bilim zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar elde ettiği zaferle, ülkemizi gerçekten kurtuluşa götürmüş sayılmaz. Bu zaferler, ancak gelecekteki gelişmelerimiz için değerli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım, yeni bili ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım. Siyasetteki ve askerlikteki zaferler eğer ekonomik gelişmelerle taçlandırılmazsa, kalıcı olamaz. Yeni Türkiye devleti bir ekonomi devleri olacaktır diyordu.”

- Kadın haklarının korunması için yapılan çalışmalar süresinde de “ Kadınların en büyük görevi analıktır, ilk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu görevin önemi yeterince anlaşılır. Ulusumuzun güçlü bir ulu olmaya azmetmiştir. Bugünkü gerçeklerden biri de kadınlarımızın her bakımdan yükselmesini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımızın da bilgin, fen bilgini olacaklar ve erkeklerin geçtiği bütün öğrenim derecelerinden gelecektir. Sonuna kadar toplumun hayatında olacaklardır “ diyordu.

Misafirseverlik

- Atatürk, yabancı ülkelerden kendisini ve memleketimizi ziyaret maksadıyla gelen misafirlere çok büyük yakınlık gösterdiği gibi, kendi arkadaşlarının ona yaptıkları ziyaretlerden de hoşlanırdı. Komşu ülkelerin, kralları, devlet başkanları, devlet büyükleri ve dünya ülkelerinden tanınmış politika ve devlet adamları, generaller, değişik zamanlarda Türkiye ‘ye gelerek onu ziyaret etmişler ve onunla tanışmak imkânını bulmuşlardı. Atatürk yabancı misafirlere gösterdiği ilgi ve saygının benzerinin, yabancı ülkeleri ziyarete giden Türk devlet adamlarına da göstermesini isterdi.(…) Atatürk ‘ün yakın arkadaşlarının kendisine yaptığı ziyaretler ise, genellikle samimi bir hava içerisinde geçerdi. Sofrasına davet edilenler arasında misafirler, hangi görevde olurlarsa olsunlar daima benzer itibarı görürlerdi.

Adam Seçme Özelliği

- Atatürk önemli bir göreve getirilmesi düşünülen kimseyi, eğer önceden değişik yerlerde görmemiş ve onun hakkında önceden bir fikir edinmemiş ise, mutlaka birkaç kere görüşerek, bilgisini, zekâsını ve tutumunu incelerdi. İlk görüşmelerden sonra, imkân olursa yaptığı gezilere de götürür, kesin bir kanaate varmaya çalışırdı. Onun gözüne girebilmek için bilgili olabilmenin yanında, cesur, inkılâpçı, batı görüşlü ve özellikle vatanperver (yurt sever) olmak önemli faktördü. Siyasi kimseler bile olsalar, bakanları sık sık değiştirmeden hoşlanmazdı. Özellikle bakanlık müsteşarlarının uzun zaman görevde kalmalına, bakanlarla beraber değişmemelerine önem verirdi. Kendisi ile konuşulurken, saygıyı bozmamak şartıyla, fikirlerin açıkça söylenmesini ve cesurca müdafaa edilmesini uygun görürdü, hoşgörülü karşılardı. Adam seçme hemen hemen hiç yanılmadı. Çok yakından tanıdığı, sohbet etmek, tavla oynamak, eğlenmek için arkadaşlık ettiği kimselere, devlet görevleri vermedi, daima bir sınır tanıdı.

Arkadaşlık, Vefakârlık

- Eski arkadaşlarına daima yakınlık gösterirdi. Onların yalnız sağlık sorunlarıyla değil mali problemler ile de ilgilenirdi. Kendi parasından gerektiğinde arkadaşlarına yardım yapardı. Bana zaman zaman “ Paşam ben bekârım çocuklarım yok ama param var istediğinde sana mali yardım yapabilirim “ derdi. Kendinden hiçbir maddi yardım istediğim halde bana, birkaç kere kendi parasından, o zamanlarda önemli değeri olan 10.000 lira gibi yardımda bulundu.(…) Yakın arkadaşlarıyla beraberken, hikâyeler anlatır, yeni hikâyeleri dinlemekten hoşlanırdı. Esprili konuşmayı sever ve arkadaşlarından da espriler beklerdi.

Diğer Özellikleri

- Eğlenceli toplantıları sever, halkın bulunduğu toplantılardan hoşlanırdı.(…) Türk müziğinden hoşlanırdı, eğlenceli toplantılarda Rumeli şarkını dinlemeyi severdi. Değerli ses sanatkârlarını zaman zaman sofrasına çağırır, onları dinler, bazen şarkılara kendisi de katılırdı. Ancak gençlere batı müziği kültürünün verilmesini istiyordu(…) Türk folklorundan zeybeği sever, çok keyiflendiği bazı toplantılarda zeybek oynardı. Askeri okulların klasik yemeği kuru fasulyedir. Orada alışılan b yemek ilerde cepheler de daima karşınıza çıkar. Atatürk mektepten dışarı kuru fasulyeyi bütün ömrünce diğer yemeklere tercih etti. Bir bekâr yemeği olan yağda kızartılmış yumurta ise, onun ikinci büyük tercihi idi (…)

- Oyun oynamaya meraklı değildi. Yabancı sefirlerle bazen briç oynadı. Bezik oynamayı bilir fakat oynamazdı. Arkadaşları ile tavla oynamayı severdi. Bizim zamanımızın askerliğe ister istemez at binmek öğrenilirdi. At binmek bir spor değil, bir yerden bir yere gidebilmek için zorunluydu. Süvariler kadar olmasa da, piyadeler ve topçular da devamlı at üzerindeydiler. Atatürk, at binmekten bıkmamıştı, sonradan fırsat buldukça at gezintileri yapardı. Demek ki at binmeyi seviyordu. At yarışlarını da izlemekten hoşlanırdı. Güreşleri de severek izlerdi. Asker pehlivanları köşke çağırır güreş tuttururdu. Bazen de iri yapılı arkadaşlarını bu pehlivanlarla güreş tutmaya zorlardı.Yarışmalı sporlardan kürek yarışlarını izlemeyi severdi.

- Atatürk Cumhuriyet ‘in kuruluşundan sonra okullardaki spor eğitimine büyük önem verirdi. Değişik yabancı ülkelerin okullarında uygulanan spor eğitimi programları inceledi. Bize en uygun olabilecekleri seçti ve uygulattı. Yabancı ülkelere, spor eğitimcisi olarak yetişmek üzere, kabiliyetli gençler seçtirerek yollattı. Sporun uluslararası düzede en müessir (etkili) propaganda vasıtası olduğunu daima söyledi. Bir kere daha söylemek isterdim ki Atatürk ‘ün üstün vasıtaları arasında en önde gelenleri, onun “ Geleceği çok iyi görebilen, zamanlamayı çok iyi yapabilen, milletini iyi tanıyan ve ona çok güvenen, insan sevgisi olan, gerektiğinde halka konuşmayı bilen, vatanperver, Batı kafalı ve inkılapçı bir “LİDER olmak “ özellikleridir.

Kaynak: Belirli Günler ve Haftalar, Endi Mağazaları Kültür Hizmeti, sayfa 19.

- Okuma Sayısı: Bu yazı 29429 defa okunmuştur.