Atatürk’ün Bilimsellik ve Akılcılık İlkesi


Atatürk’ün Bilimsellik ve Akılcılık İlkesi: İnsanın, aklı ile gerçekleri anlama yeteneğine inanması olarak tanımlayabileceğimiz akılcılık, Atatürk’ün ve onun düşünce sistematiğinin en önemli özelliği ve belirlenen çağdaşlaşma gibi hedeflere ulaşabilmek için izlenen yol göstericisidir. Bunun anlamı ise milli, milletlerarası sorunlara duygusal ve dogmatik açıdan, peşin hüküm ve kalıplarla değil, akılcı, bilimci ve pragmatik bir yaklaşımla eğilmektir. Genel olarak bu yaklaşımlarda insanlığın karşılaştığı sorunlara çare bulmak için, durum ve şartlar her çareye başvurularak incelenip gözden geçirilir, gerçeklere ve ihtiyaçlara uygun tartışma ve muhakeme sonunda bir karara varılarak uygulamaya başlanır. Burada egemen olan unsurlar, mantık ve akıldır.

- Atatürk’ün ve gerçekleştirdiği bütün eserlerin temelinde sağlam bir düşünce, akıl ve hareket vardır. Atatürk ”Akıl ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur.” sözleriyle bunu vurgulamaktadır. Atatürkçü düşünce, akılcılığa, bilim ve teknolojiye dayanarak Türk devlet hayatını, eğitim sistemini, fikir hayatını, ekonomik hayatını ve bunların değerlerini, hedeflerini, toplumsal ve hukuki yapısını, yönetim esaslarını tespit etmiştir. Atatürk, g

eleceğin Türkiye’sini ve Cumhuriyeti sağlam temellere oturtmak ve daima ileriye, yeniye ve güzele gidişini sağlamak için akıl ve mantık kuralları çerçevesinde hareket etmiş, bağnazlığa, boş inançlara karşı çıkarak, çağdaş Türkiye’nin kurulmasını ve gelişmesini sağlamıştır.

- Atatürkçü düşüncede akılcılığın temel taşları bilim ve teknolojidir. Bilimsellik; devlet ve toplum hayatında, kişisel hayatta bilimi öğrenme, değerlendirme ve uygulamak demek olup, olaylara bilimsel esaslara göre bakmayı, gerçeği bilimsel yöntemlerle araştırarak bulmayı, bundan sonuç çıkarmayı esas alır. Nitekim Atatürk, ülkenin düşman işgalinden kurtarılmasında ilmin ve aklın belirleyici unsur olduğunu şu sözleriyle belirtir ve aynı zamanda bilime ve akılcı düşünceye verdiği önemi açıklar. ”Yurdun en bakımlı, en şirin, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı dize getiren başarının sırrı nerededir biliyor musunuz? Orduların yönetilmesinde bilim ve fen ilkelerini rehber edinmemizdir. Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile düşünce eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır.”

“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir” diyen Atatürk, ”Ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar”

Kaynak: Atatürk İlkeleri II ve Bütünleyici İlkeler, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları

- Okuma Sayısı: Bu yazı 57265 defa okunmuştur.


Mehmet Şişkin diyor ki:

Atatürk’ün bilim ve akla verdiği değerin en anlamlı söylenişi, en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözleridir. Ayrıca orduların yönetilmesinde ve kazanılan başarılarda bilim ve fennin rehber edinildiğini, askeri zaferlerden sonra bilim zaferlerine hazırlanmak gerektiğini ve uygarlık yolunda yürümede bilimle ve fenle başarılı olunabileceğini vurgular.

Memnune Çırakoğlu diyor ki:

Atatürk bir konuşmasında, manevî mirasının akıl ve bilim olduğunu, kendisinden sonra kendisini benimsemek isteyenlerin bu temel eksen üzerinde bilimin ve aklın rehberliğini kabul etmelerini ister.